7114 İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında, Rasûlüllah’ın sahâbîlerinden birtakım insanlar ru’yâ görürlerdi de, bu ru’yâlarını Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a anlatırlardı. Rasûlüllah da o ru’yâlar hakkında Allah’ın dilediği ta’bîrleri söylerdi. Ben ise o sırada yaşı küçük bir oğlan idim. Evlenmeden önce benim evim mescid idi (ben orada barınırdım). Kendi kendime: Eğer sende bir hayır varsa, elbette bu adamların görmekte oldukları gibi ru’yâ görürsün! dedim. Nihayet bir gece yattım da:
— Allah’ım! Eğer bende bir hayır bilmekte isen, bana bir ru’yâ göster! diye duâ ettim.
Ben böyle uyumakta iken birden benim yanıma iki melek geldi. Onlardan herbirinin elinde demirden yapılmış ucu çevgenli birer sopa vardı. Onlar beni cehenneme yöneltip götürüyorlardı. Ben onların ikisi arasında olduğum hâlde:
— “Yâ Allah! Ben cehennemden Sana sığınırım!” diye duâ ediyordum.
Sonra bana şöyle gösterildi: Beni, elinde demirden yapılmış çevgenli bir sopası bulunan bir melek karşıladı ve o bana:
— Asla korkmayasın! Sen ne güzel adamsın, eğer namaz kılmayı çoğaltır olsan! dedi.
Akabinde bunlar beni götürdüler ve nihayet beni cehennemin kenarı üzerinde durdurdular. Bir de baktım ki, cehennem kuyu duvarı gibi örülmüştü. Onun, örülü kuyunun yanları gibi birçok çıkıntılı yanları vardı. Her iki çıkıntı arasında elinde demirden yapılmış ucu çevgenli bir sopası bulunan bir melek vardı. Ben cehennemin içinde, başları aşağı taraflarında olmak üzere zincirlerle asılmış birtakım insanlar gördüm. Ve yine ben onun içinde Kureyş’ten birçok insanları tanıdım. Akabinde melekler beni sağ taraftan götürdüler.