"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 7042

7042 Bize İsmâîl ibnu Ca’fer, Ebû Süheyl’den; o da babası Mâlik ibn Ebî Âmir’den; o da Talha ibn Ubeydillah (radıyallahü anh)’tan şöyle tahdîs etti: Başının saçı darmadağın bir bedevi, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın huzuruna geldi de:

— Yâ Rasûlallah! Allah’ın benim üzerime namazdan neyi farz kıldığını, bana haber ver! dedi.

Rasûlüllah:

— “Beş vakit namaz farz kıldı, ancak kendiliğinden birşey kılabilirsin” buyurdu.

Bedevî:

— Allah’ın benim üzerime oruçtan neyi farz kıldığını haber ver! dedi.

Rasûlüllah:

— “Ramazân ayında oruç tutmayı farz kıldı, ancak kendiliğinden de bir mikdâr oruç tutabilirsin” buyurdu.

Bedevî:

— Allah’ın bana zekâttan neyi farz kıldığını haber ver! dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da ona İslâm’ın şerîatlerini haber verdi. Bedevî:

— Sana (umûmî peygamberlik) ikram eden Allah’a yemîn ederim ki, ben kendiliğimden gönüllü olarak hiçbirşey yapmam ve Allah’ın bana farz kılmış olduğu hiçbirşeyi de eksik yapmam! dedi.

Rasûlüllah:

— “Eğer doğru söylüyorsa felah buldu -yahut: Eğer doğru söylüyorsa cennete girdi-” buyurdu.

Ve insanların bâzısı: Yüzyirmi devede üç yaşına basmış iki deve zekât vardır. Eğer develerin sahibi bilerek bu yüzyirmi deveyi (zekât yılı dolmadan evvel kesmek suretiyle) helak eder yahut hibe eder yahut zekâttan kaçmak için bu develerde bir hîle yaparsa, artık ona hiçbir zekât yoktur, demiştir.