Korkmakta olan her zorlanmış kişi de böyledir. Çünkü müslümân kişi yemini ile o kimseden zâlimi ve zulmü def eder, onu korumak için savaşır ve ona yardım etmeyi terketmez. Eğer insan bir mazlumu savunmakta iken, öldürmeyi kasdetmeksizin zâlimi öldürürse, ona diyet ve kısas yoktur. Bir kimseye, kendisini zorlamakta olan bir zâlim tarafından: Şarâb içeceksin veya leş yiyeceksin veya köleni satacaksın veya üzerinde hiçbir borç yokken fulân kimseye borcun olduğunu i’tirâf edeceksin veya gönül rızân olmadan bir hibe yapacaksın veya talâk, ıtâk gibi bir akdi çözüp feshedeceksin yahut da “Biz senin babanı yahut dîn kardeşini muhakkak öldürürüz!” denilse, o kimsenin, babasını ve müslim kardeşini kurtarmak için bu söylenen şeylerin hepsini yapması caizdir.
Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: “Müslümân, müslümânın kardeşidir” sözü vardır. İnsanların bâzısı da: Eğer zorlama yapan zâlim tarafından, bir kimseye: “Muhakkak şarâb içeceksin” veya “Muhakkak meyte yiyeceksin” yahut “Biz senin oğlunu yahut babanı yahut mahrem bir hısımını öldürürüz” denilse, o kişiye kendisine emredilen bu şeyleri yapması caiz olmaz. Çünkü o kimse, bu şeylerde muztarr değildir, dedi.
Sonra bu bâzı insan tenakuz etti de: Eğer bir kimseye zâlim tarafından “Biz senin babanı yahut oğlunu öldürürüz” yahut da “Sen şu köleyi satacaksın” veya “Bir borç ikrar edeceksin” veya “Bir hibe yapacaksın” denilse, kıyâsta kendisine bunları yapması lâzım gelir, dedi.
(Sonra bu zât şu kavliyle bu ma’nâda tenakuz etti:) Velâkin biz, istihsâna gideriz de, “Satış, hibe ve bu konudaki her akid bâtıldır” deriz, dedi.
Buhârî şöyle dedi: Hanefîler Kitâb ve Sünnet delili olmaksızın her mahrem hısım ile mahrem olmayan yabancı kişi arasında ayırma yaptılar.
(Sonra Buhârî buna Peygamber’in şu kavliyle delîl getirdi:) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “İbrâhîm Peygamber (o cebbar hükümdar, karısı Sâre’yi istediği zaman) karısı için: ‘Bu benim kızkardeşimdir’ dedi”. Buhârî: Onun bu kızkardeşliği, Allah hakkında idi (yani Allah’ın dinindeki kızkardeşlik idi, neseb kardeşliği değildi. Çünkü kızkardeşin nikâhı İbrâhîm dîninde de haram idi).
Ve İbrâhîm en-Nahaî: Eğer yemîn ettiren zâlim ise, mu’teber olan yemîn edenin niyetidir; eğer yemîn ettiren mazlum ise, mu’teber olan yemîn ettirenin niyetidir, demiştir.
7037 Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Her müslümân, müslümânın (dîn) kardeşidir. Müslüman müsiümâna zulmetmez. Müslüman müslümânı (başına gelen musibette) terketmez. Her kim müslümân kardeşinin bir hacetinde bulunursa, Allah da onun hacetinde bulunur” buyurmuştur.