6835 Âişe (r.anha) şöyle dedi: Utbe ibn Ebî Vakkaas, kardeşi Sa’d ibn Ebî Vakkaas’a ahd edip ‘ ‘Zem’a’nın cariyesinin oğlu Abdurrahmân, benim sulbümdendir. Bu çocuğu almalısın!” diye vasiyet etmiş.
Mekke’nin fethi yılı olunca (Mekke’ye varıldığında) Sa’d ibn Ebî Vakkaas çocuğu yakaladı ve:
— Bu, kardeşim Utbe’nin oğludur. Bunun nesebinin kendisine katılması için bana vasiyet etmiştir, dedi.
Bunun üzerine Abd ibnu Zem’a ayaklanıp:
— Bu, benim kardeşimdir; babamın cariyesinin oğludur, babamın döşeği üstünde doğmuştur! dedi.
Her iki taraf bu niza ve husûmetlerini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürdüler. Sa’d ibn Ebî Vakkaas:
— Yâ Rasûlallah! Bu çocuk, kardeşim Utbe’nin oğludur. Nesebinin kendisine katılmasına dâir bana vasiyeti vardır, dedi.
Abd ibnu Zem’a da:
— Bu, benim kardeşimdir ve babamın cariyesi doğurmuştur; babamın döşeği üstünde doğmuştur, dedi.
Bu da’vâlar üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Ey Abd ibne Zem’a, çocuk sana âiddir. Çünkü çocuk, döşek sahibinindir. Zina edene mahrumiyet düşer” buyurdu.
Sonra Peygamber, da’vâ sebebi olan bu çocuğun sîmâca Utbe’ye benzediğini görerek, zevcesi Sevde bintu Zem’a’ya hitaben:
— ” (Ey Sevde!) Sen bundan sonra Abdurrahmân’a karşı perdelen!” buyurdu.
Bundan sonra Abdurrahmân, Sevde vefat edip Allah’a kavuşuncaya kadar onu görmedi.