"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 6770

6770 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû Talha, Ümmü Suleym’e hitaben:

— Ben bu defa Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın sesini zayıf olarak işittim, kendisinde bir açlık olduğunu biliyorum, yanında yiyecek birşey var mı? dedi.

Ümmü Suleym:

— Evet var, dedi ve arpadan yapılmış birkaç tane ekmek külçesi çıkardı. Sonra kendi baş örtüsünü aldı da onun bir kısmı ile ekmekleri sarıp dürdü. (Sonra bohçayı benim elbisemin altına gizledi.) Sonra beni Rasûlüllah’ın yanına gönderdi. Ben de gittim. Rasûlüllah’ı mescidde oturur hâlde buldum. Beraberinde insanlar vardı. Ben onların yanına varıp dikildim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— “Seni Ebû Talha mı gönderdi?” diye sordu. Ben:

— Evet, dedim.

Bunun üzerine Rasûlüllah beraberinde bulunanlara hitaben:

— “Kalkınız!” buyurdu.

Onlar da kalkıp yürüdüler, ben de aralarında yürüdüm. Nihayet Ebû Talha’ya geldim ve durumu ona haber verdim. Ebû Talha, (annem) Ümmü Suleym’e:

— Yâ Ümme Suleym! Rasûlüllah insanlarla gelmektedir. Halbuki yanımızda onları doyurabileceğimiz birşey yoktur, dedi.

Ümmü Suleym:

— Allah ve Rasûlü en iyi bilendir, dedi.

Müteakiben Ebû Talha gitti, nihayet Rasûlüllah’a kavuştu. Rasûlüllah, Ebû Talha ile beraber geldi ve ikisi içeriye girdiler. Rasûlüllah:

— “Yâ Ümme Suleym! Yanında ne varsa getir!” buyurdu. O da bu ekmekleri getirdi.

Enes dedi ki: Rasûlüllah emretti, bu ekmekler parmak ile küçük küçük parçalara bölündü. Ümmü Suleym bunun üzerine kendine âid yağ tulumundan biraz yağ sıktı ve onu bulayıp katık yaptı. Sonra Rasûlüllah o katık hakkında Allah’ın söyletmek istediği şeyleri söyledi (yani duâ etti). Sonra:

— “On kişi için izin ver!” buyurdu.

Ebû Talha on kişiye izin verdi. Onlar doyuncaya kadar yediler ve sonra dışarı çıktılar. Sonra:

— “On kişiye daha izin ver!” buyurdu.

Ebû Talha onlara da izin verdi. Onlar da doyuncaya kadar yediler. Sonra dışarı çıktılar. Rasûlüllah:

— “On kişiye daha izin ver!” buyurdu.

Nihayet böylece topluluğun hepsi de yediler ve doydular. Halbuki bu topluluk yetmiş yahut seksen kişi idi.