6717 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urve haber verdi. Ona da Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) – Abdullah ibnu’l-Lutbiyye el-Ezdî isminde- bir adamı zekât toplama me’mûru ta’yin etmişti. Bu me’mûr işini bitirdiği zaman Rasûlüllah’a geldi de:
— Yâ Rasûlallah! Şu sizin zekât mahnızdır, bu da bana hediye verilmiştir, dedi.
Rasûluîlah da ona:
— “Sen babanın ve ananın evinde otursaydın da sana hediye verilir miydi yahut verilmez miydi baksaydın ya!” buyurdu.
Akabinde zevalden sonraki bir namaz ardında ayağa kalktı, şehâdet kelimelerini söyledi ve Allah’ı lâyık olduğu sıfatlarla sena etti.’
Sonra “Ammâ ba’du = Sözün bundan sonrası şudur” deyip şu hutbeyi söyledi:
— “Bu âmilin, yânı me’mûrun hâli nedir? Ben onu bir işe me’mûr ta’yîn ediyorum, sonra bana gelip hesap verirken: Şu sizin işinizdir, bu da bana hediye verildi diyor! O, babasının ve anasının evinde otursaydı da ona hediye verilir miydi yahut verilmez miydi baksaydı ya! Muhammed’in nefsi elinde bulunan (Allah)’a yemîn ederim ki, herhangibiriniz devlet-millet malından hainlik yapıp haksız birşey alırsa, muhakkak kıyâmet gününde o çaldığı malı boynu üzerinde taşıyarak getirecektir. Öyle bir hâlde ki, çaldığı şey bir deve ise, deveyi iniltisi olduğu hâlde; bir sığır ise, bağırması olduğu hâlde; bir davar ise, yine melemesi olduğu hâlde bunların herbirini boynunda taşıyarak getirecektir. Ben (emrolunduğum şeyi sizlere) tebliğ ettim!” buyurdu.-
Ebû Humeyd: Bundan sonra Rasûlüllah elini, bizim kendi koltuk altı beyazlığını göreceğimiz derecede yukarı kaldırdı, dedi.
Yine Ebû Humeyd: Bu hutbeyi benimle beraber Zeyd ibn Sabit de Peygamber’den işitmiştir; ona da sorunuz! Dedi.