Ve Yüce Allah da şöyle buyurdu:
“Kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma ve güzel atlara, hayvanlara, ekinlere olan ihtiraslı sevgi insanlar için bezenip süslenmiştir. Bunlar, dünyâ hayâtının (geçici) birer fâidesidir. Allah ise, nihayet dönüp varılacak yerin bütün güzelliği O’nun nezdindedir” (Âlu İmrân: 14).
Omer ibnu’l-Hattâb da bu âyet hakkında:
Yâ Allah! Biz ancak Sen’in bizler için zînetlediğin şeylerle ferahlanmaya muktedir oluyoruz. Yâ Allah, ben Sen’den, malı haklı yerinde harcamama (muvaffak kılmanı) isterim! Demiştir.
6517 Hakîm ibn Hızâm (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den istedim; O da bana verdi. Sonra yine istedim, O da bana verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Bundan sonra: “Bu mal… ” buyurdu.
Bazen râvî Sufyân ibn Uyeyne: Hakîm şöyle dedi, demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: “Yâ Hakîm! Şübhesiz bu mal yeşildir, tatlıdır. Her kim bu malı nefis güzelliği ile hırssız olarak alırsa, o mal kendisi için bereketli, meymenetli kılınır. Kim de bunu nefis düşkünlüğü ile, hırsla alırsa, mal alan için bereketli kılınmaz. O ihtiraslı kişi yiyip yiyip de hiç doymayan (köpek açlığı hastalığına tutulmuş) kimse gibi olur. Yüksek el, alçak elden hayırlıdır!” buyurdu.