Ve Yüce Allah’ın şu kavilleri: ” (Her can ölümü tadıcıdır. Ecirleriniz muhakkak kıyâmet günü tastamam verilecektir.) O vakit kim o ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulursa, artık o muhakkak muradına ermiş olur. Bu dünyâ hayâtı, aldanma metâından başka (birşey) değildir” (Âlu İmrân: 185);
“Bırak onları; yesinler, eğlensinler; onları emel oyalayadursun. Sonra bilecekler onlar” (el-Hıcr 3); “And olsun, sen onları (Yahûdîler’i) insanlardan, müşrik olanlardan ziyâde hayâta düşkün bulacaksın.
Onlardan herbiri arzu eder ki (kendisine) bin yıl ömür verilsin. Halbuki onun çok yaşatılması kendisini azâbdan uzaklaştırıcı değildir. Allah, onlar ne işlerlerse hakkiyle görücüdür” (el-Bakara: 96).
Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Dünyâ arkasını dönerek göçüp gitti, âhiret ise yönelip gelmektedir. Bunlardan herbirinin oğulları vardır.
Sizler âhiretin oğullarından olunuz da dünyânın oğullarından olmayınız. Çünkü bu gün çalışma var, hesaba çekilme yok; yarın ise hesaba çekilme var, amel yoktur.
6493 Abdullah ibn Mes’üd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kum üzerine bir murabba’, yani kare resmi çizdi. Sonra (başlangıcı) karenin ortasından olarak, kare dışına uzanan bir çizgi çizdi. Sonra bu çizginin ortasından i’tibâren bu ortadaki çizgiye dik açıyla dayanan birtakım küçük çizgiler çizdi. Sonra Peygamber (bu çizgileri ta’rîf ederek):
— “Şu (karenin ortasındaki uzun çizgi) insandır. Şu (kare de) eceldir, her tarafından onu kuşatmıştır. Şu kare dışında uzanan çizgi de, insanın emelidir. Şu ufak çizgiler de insana arız olan âfetler, musibetlerdir. İmdi insana şu âfet oku hatâ eder, dokunmazsa, öbür âfet isabet eder, o da hatâ eder dokunmazsa, Öbürü isabet eder (en sonu ecel -denilen ölüm- onu yakalar)”.