"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 6381

Katâde: “Ey îmân edenler, tam doğruluk ve hulûsa mâlik bir tevbe ile Allah’a dönün…” (et-Tahrîm: 8) kavlindeki “Tevbeten nasûhan”, “es-Sâdıkatu’n- nâsıha” yânı “Doğru ve nasihat edici tevbe” ma’nâsınadır, demiştir.

6381 Bize Ebû Şihâb, el-A’meş’ten; o da Umâre ibn Umeyr’den; o da el-Hâris ibn Suveyd’den tahdîs etti. Bize Abdullah ibn Mes’ûd (radıyallahü anh) iki hadîs tahdîs etti. Bunlardan birisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den, diğeri de İbn Mes’ûd’un kendisindendir: İbn Mes’ûd kendisinden olarak şöyle dedi: “Mü’min kişi günâhlarını (hayâlinde büyütüp) şöyle görür: Gûyâ kendisi bir dağın eteğinde oturuyor ve dağın üzerine düşmesinden korkuyor. Fâcir kişi de günâhlarını burnunun üstüne konan bir sinek gibi görür, o sineği eliyle şöylece kovar!”

Râvî Ebû Şihâb: Bu hadîsi bana şeyhim (“O, sineği eliyle şöylece kovar” sözünün tefsiri olarak) elini burnunun üstünde tutarak rivayet etti, demiştir.

Sonra İbn Mes’ûd (Rasülullah’tan rivayet ederek) şöyle dedi: “Allah kulunun tevbesinden, şu kişinin ferahından daha fazla ferahlanır: Bu kişi (yolcu olup) yanında devesi, üstünde suyu, azığı olduğu hâlde varıp sahrada korkunç bir yere inmiş, başını yere koyarak hafif bir uyku uyumuştu. Uyanınca devesinin gitmiş olduğunu anladı.

(Devesini aramağa çıktı.) Sıcaklık, susuzlukyâhud Allah’ın dilediği ıstırablar bu zât üzerinde şiddetle te’sîr edince (kendi kendine): Eski yerime olsun döneyim! dedi ve dönüp geldi. Az bir uyku daha uyudu. Sonra uyanıp başım kaldırınca devesini yanında buldu”.

Bu hadîsi el-A’nıeş’ten rivayet etmekte Ebû Şihâb el-Hannât’a Ebû Avâne ile Cerîr de mutâbaat etmişlerdir.

Ebû Usâme de şöyle dedi: Bize el-Ameş tahdîs etti. Bize Umâre tahdîs etti. Ben el-Hâris ibn Suveyd’den işittim. Şu’be ile Ebü Müslim de el-A’meş’ten; o da İbrâhîm et-Teymî’den; o da el-Hâris ibn Suveyd’den söyledi.

Ebû Muâviye de şöyle dedi: Bize el-A’meş, Umâre’den; o da el-Esved’den; o da Abdullah ibn Mes’ûd’dan tahdîs etti.

Yine el-A’meş, Umâre’den; o da İbrâhîm et-Teymî’den; o da el-Hâris ibn Suveyd’den; o da Abdullah ibn Mes’ûd’dan tahdîs etti.