Aişe de: Onun üzerine de selâm, Allah’ın rahmeti ve bereketleri olsun! demiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de:
“Melekler, Âdem’i; Selâm ve Allah’ın rahmeti senin üzerine olsun! diye karşıladılar” buyurdu.
6324 Bize Ubeydullah, Saîd ibn Ebî Saîd el-Makburi’den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den şöyle tahdîs etti: Bir adam mescide girdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da mescidin bir tarafında oturuyordu. O zât (iki rek’at) namaz kıldıktan sonra gelip Rasûlüllah’a selâm verdi. Rasûlüllah da ona:
— “Ve aleyke’s-selâm (= Sana da selâm olsun) Sen geri dön de yeniden namaz kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın!” buyurdu.
Bunun üzerine adam dönüp (yine kıldığı gibi) namaz kıldı. Sonra geldi, yine selâm verdi. Rasûlüllah da:
— “Ve aleyke’s-selâm (Selâm senin üzerine de olsun). Dön de yine namaz kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın!” buyurdu.
O zât ikincide yahut ondan sonraki seferde:
— Yâ Rasülallah, bana (doğrusunu) öğret! dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah şöyle buyurdu:
— “Namaza kalkmak istediğinde güzelce abdest al, sonra kıbleye dönüp ihram tekbîri al. Sonra ezberinde bulunan Kur’ân’dan sana kolay gelenini oku. Sonra rukû’a varıp bedenin yatışmış oluncaya kadar dur. Sonra başını kaldırıp ayakta büsbütün doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye varıp tâ mutmain oluncaya kadar kal. Sonra başını kaldırıp tâ mutmain oluncaya (yani bedenin tamâmiyle sükûna kavuşuncaya) kadar otur. Sonra yine secdeye varıp bedenin sükûna varıncaya kadar secdede kal. Sonra başını secdeden kaldırıp bedenin sükûna kavuşuncaya kadar otur. Sonra bu fiilleri namazının bütününde böylece yap!”.
Ebû Usâme Hammâd ibnu Usâme de son lafızda (yani “Sükûna kavuşuncaya kadar otur” lafzında) bunun yerine “Dümdüz doğruluncaya kadar otur” şeklinde söylemiştir.