Mısver ibn Mahrame: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den minber üzerinde işittim: “Ancak Ebû Tâlib’in oğlu benim kızımı boşamayı istemesi hâli müstesna…” diyordu.
6278 Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir vak’asından önce bir gün, üzerine Fedek dokuması saçaklı bir kadîfe örtü konulmuş palanlı bir merkeb üzerine bindi. Arka tarafında da Usâme olduğu hâlde Haris ibnu’l-Hazrec oğulları mahallesinde (ki evinde hasta bulunan) Sa’d ibn Ubâde’ye hasta ziyaretine gidiyordu. İkisi giderlerken nihayet yolda içlerinde Abdullah ibn Ubeyy ibn Selû’un bulunduğu bir meclise uğradılar. Bu vak’a Abdullah ibn Ubeyy’in müslümân olmasından önce idi. Bu mecliste müslümânlardan, müşriklerden, puta tapanlardan, Yahûdîler’den karışık birtakım insanlar vardı. Müslümanların içinde (şâir) Abdullah ibn Revâha da bulunuyordu. Merkebin kaldırdığı toz, meclisi kaplayınca Abdullah ibn Ubeyy, kaftânıyle burnunu kapadı ve:
— Bizim üzerimize tozlatmaymız! dedi.
Rasûlüllah onlara selâm verdi. Sonra da orada durup merkebinden indi, onları Allah’a da’vet etti ve onlara karşı Kur’ân okudu. Bunun üzerine Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl:
— Ey kişi! Bu söylediklerin gerçek ise bunlardan daha güzel birşey olamaz. Fakat bizim meclislerimize gelip de bizleri bununla ezâlandırma! Kendi menziline git, sana gelen olursa ona anlat! dedi.
Abdullah ibn Revaha:
— Evet yâ Rasûlallah! Sen bizim meclislerimizde (her zaman) bizleri Kur’ân ile ört, bürü! Çünkü bizler Sen’in konuşmanı ve Kur’ân okumanı çok seviyoruz! dedi.
Bunun üzerine müslümânlar, müşrikler, Yahûdîler sovüşmeye başladılar, hattâ birbirlerine doğru kalkışıp döğüşmeye yaklaştılar. Rasûlüllah ise onları devamlı yatıştırıyordu, nihayet sakinleşip sustular. Bundan sonra Rasûlüllah, merkebine binip yürüdü. Nihayet Sa’d ibn Ubâde’nin evine varıp yanına girdi. Rasûlüllah (Ensâr’ın ve Hazrec kabilesinin ulularından olan) Sa’d’a hitaben:
— “Ey Sa’d! -Abdullah ibn Ubeyy’i kasdederek- Ebû Hubâb’ın söylediklerini işitmedin mi? O şöyle şöyle şeyler söyledi” diye biraz önce geçen vak’ayı anlattı.
Sa’d ibn Ubâde:
— Ey Rasûlallah! Babam Sana feda olsun! Sen İbn Ubeyy’in kusurunu affet ve onu biraz da özürlü sayıp hoş gör! Sana Kitâb’ı indiren Allah’a yemîn ederim ki, Allah’ın irâdesi, Sana indirdiği hakkı getirmek suretiyle tecellî etmiştir. Halbuki şu belde halkı, İbn Ubeyy’in başına tâc giydirmeğe, üzerine de meliklere mahsûs olan sarığı sarmağa (bu suretle onu kendilerine melik edinmeye) ittifak edip hazırlanmışlardı. Allah Sana vermiş olduğu hakk peygamberlikle onların bu tasavvurlarını reddedince, bu mahrumiyet sebebiyle İbnu Ubeyy mahzun ve kederli oldu. Yâ Rasûlallah! İşte bu keder sebebiyle İbnu Ubeyy görmüş olduğun çirkin hareketleri yapmıştır! (Sen onu affet!) dedi.
Rasûlüllah da onu affetti. Esasen Rasûlüllah ile sahâbîleri Allah’ın kendilerine emrettiği gibi, müşriklerin ve kitâb ehlinin kusurlarım affedip ezalarına sabrediyorlardı.
Yüce Allah şöyle buyurdu: “And olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihana çekileceksiniz. Sizden evvel kendilerine kitâb verilenlerden ve Allah ‘a eş tanıyanlardan da herhalde incitici birçok laflar işiteceksiniz. Eğer katlanır, sakınırsanız işte bu, (hâdiselere karşı gösterilmiş) bir azimdendir” (Âlu İmrân: 186);
“Kitâb ehlinden birçoğu, Hakk kendilerince besbelli olduktan sonra, ruhlarındaki hasedden ötürü sizi îmânınızdan sonra küfre döndürmek hevesine düştü. Allah’ın emri gelinceye kadar, şimdilik onları bırakın. Serzeniş de etmeyin. Şübhesiz ki, Allah herşeye hakkıyle kaadirdir” (el-Bakara: 109).
İşte Rasûlüllah, Allah’ın kendisine onların affı hakkında emretmiş olduğu bu emirleri yerine getirip uyguluyor, onların kusurlarını affedip ezalarına sabrediyordu. Nihayet Allah, Peygamber’ine onlar hakkında harbe izin verdi. İşte bu izin üzerine Rasûlüllah, Bedir gazvesine gitti. Allah Bedir’de (İslâm ordusunun eliyle) kâfirlerin yiğitlerinden ve Kureyş’in ulularından öldürdüklerini öldürdü. Rasûlüllah ve sahâbîleri zafere ulaştırılmışlar ve ganimet kazanmışlar olarak, beraberlerinde küffâr yiğitlerinden ve Kureyş ulularından birçok esîrler bulunduğu hâlde Medine’ye döndüklerinde Ubeyy ibn Selûl oğlu ve beraberinde bulunan müşrikler ve puta tapanlar:
— Artık bu Bedir vak’ası işi, müslümânlığa yönelmiş açık bir zaferdir! Allah’ın Rasülü’ne İslâm Dîni’ne girmek üzere bey’at ediniz! dediler ve müslümân oldular.