"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 6218

6218 Seleme ibnu’l-Ekva’ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın maiyyetinde Hayber gazasına çıkmıştık. Bir gece yürüdüğümüz sırada kaafileden bir adam Âmir ibnu’l-Ekva’a hitaben:

— Yâ Âmir! Bize kısa vezinli şiirlerinden biraz dinletsen ya! dedi.

Selemetu’bnu Ekva’: Âmir, şâir bir kimse idi, dedi. Bu istek üzerine Âmir, bineğinden aşağıya indi ve kaafileyi şu beyitleri söyleyerek yürütüyordu:

Allâhumme! Levlâ ente mehtedeynâ,

Velâ tasaddaknâ velâ sedleynâ,

Fe’ğfir fidâen leke maktefeynâ,

Ve sebbiti’l-akdâme in lâkaynâ,

Ve elkıyen sekîneten aleynâ,

İnnâ izâ sîha bina eteynâ,

Ve bi’s-siyâhı avvelû aleynâ.

[= Yâ Allah! Sen olmayaydın biz doğru yolu bulmaz, sadaka da vermez, namaz da kılmazdık. Hayâtımız Sen’in rızân yolunda feda olsun, İşlediğimiz günâhları mağfiret eyle! Düşmanlarla karşılaşırsak ayakları sabit kıl. Üzerimize sekînet ve metanet indir. Biz kıtale çağırıldığımız zaman hemen savaşa geliriz. O düşmanlar bizim üzerimize (yiğitlikle değil) bağırmakla hamle yapmışlardır.]

Bu şiir üzerine Rasûlüllah:

— “Şiir inşâd edip develeri yollandıran kimdir?” diye sordu. Sahâbîler:

— Âmir ibnu’l-Ekva’dır, dediler. Rasûlüllah:

— “Allah Âmir’e rahmet eylesin!” diye duâ etti. Kaafileden bir adam (Omer ibnu’l-Hattâb):

— Ey Allah’ın Peygamberi! Âmir’e cennet vâcib oldu (şehîdliği kesinleşti). Keski onunla (onun şiir ve yiğitliğiyle) bizleri bir müddet daha faydalandırsaydın! dedi.

Nihayet Hayber’e geldik ve Hayber halkını muhasara ettik. (Fakat muhasara yirmi gün sürmüştü.) Hattâ bize şiddetli bir açlık isabet etmişti. Sonra Yüce Allah müslümânlara Hayber kalelerinin fethini müyesser kıldı. Hayber’in müslümânlara açılıp fetholunduğu günün akşamı, mücâhidler yer yer birçok ateşler yakmışlardı. Rasûlüllah:

— “Bu ateşler nedir? Ne için yakıyorsunuz?” diye sordu. Sahâbîler:

— Et pişirmek için, diye cevâb verdiler. Rasûlüllah:

— “Hangi et (ne eti)?” sordu. Sahâbîler:

— Evcil eşeklerin eti! diye cevâb verdiler. Rasûlüllah:

— “O etleri dökünüz, kaplarını da kırınız!” buyurdu. Bir adam:

— Yâ Rasûlallah! Etleri döküp de kapları yıkasak olmaz mı? diye sordu.

Rasûlüllah:

— “Yâhud öyle yapınız!” buyurdu.

Hayber’de düşman kavim harb saffı bağlayınca (Âmir, Yahûdîler’in en cenkçi pehlivanı Merhab’a karşı mubâriz çıktı). Âmir’in kılıcında bir kısalık vardı. Âmir bu kısa kılıcıyla vurmak için Yahûdî’ye uzandı. Fakat kılıcının keskin yüzü dönüp Âmir’in diz kapağına isabet etti ve kendisi bu yaradan vefat etti.

(Râvî dedi ki:) Rasûlüllah ile beraber ordu Hayber’den döndükleri sırada Rasûlüllah beni rengi değişmiş olarak gördü ve bana:

— “Senin neyin var?” diye sordu. Ben de O’na:

— Babam anam Sana feda olsun! Bâzı kimseler (amcam) Âmir’in amelinin bâtıl olduğunu söylediler! dedim.

Peygamber:

— “Bunu kim söyledi!” dedi. Ben de O’na:

— Fulân, fulân, fulân kimseler ve Useyd ibn Hudayr el-Ensârî söyledi, dedim.

Rasûlüllah:

— “Bunu söyleyen, yalan söylemiştir. Âmir için muhakkak iki ecir vardır: -Rasülullah iki parmağı arasını birleştirdi-: Hiç şübhesiz o hem bir çalışkandır, hem de bir mücâhiddir. Medine’de Âmir’in benzeri bir Arab az yetişmiştir” buyurdu.