"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 5867

İbn Abbâs: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başı üzerine siyah bir kumaş parçası çatıp dolamış olduğu hâlde dışarı çıktı, demiştir.

Enes de: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) başı üzerine bir bürde kenarını sarıp doladı, demiştir.

5867 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Müslümanlardan birçok adamlar Habeşistan’a muhacir olarak gittiler. Ebû Bekr de muhacir olmak üzere hazırlık yapmıştı. Bu sırada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

— “Sabret, çünkü ben, bana da (hicret için) izin verileceğini ümîd etmekteyim” buyurdu.

Bunun üzerine Ebû Bekr:

— (Yâ Rasûlallah!) Babam anam Sana feda olsun! Böyle bir izin gelmesini umuyor musun? dedi.

Rasûlüllah da:

— “Evet umarım!” diye cevâb verdi.

Bu sebeble Ebû Bekr de Peygamber’e hicrette yoldaşlık etmek üzere hemen hareket etmekten vazgeçip kendini alıkoydu. Bu arada Ebû Bekr, evinde bulunan kuvvetli iki binek devesini dört ay ağaç yapraklarıyle ev içinde besledi.

Râvî Urve dedi ki: Âişe şöyle dedi: Bir gün biz güneşin en sıcak zamânında Ebû Bekr’in evinde oturuyorduk. Ev halkından biri Ebû Bekr’e:

— İşte Rasûlüllah, bize gelmesi alışılmış olmayan bir saatte başını bir sargı ile sarıp örtmüş olarak geliyor! dedi.

Ebû Bekr de:

— Babam anam O’na feda olsun! Vallahi O’nu bu saatte buraya muhakkak mühim bir iş getirmiştir! dedi.

Akabinde Peygamber geldi, içeri girmeye izin istedi, Ebû Bekr

O’na izin verip buyurun dedi. Bunun üzerine içeriye girdi. Girdiği zaman Ebû Bekr’e:.

— “Yanında kim varsa dışarı çıkar!” buyurdu, Ebû Bekr de:

— Babam Sana feda olsun yâ Rasûlallah! Onlar ancak Sen’in ehlin ve mahremindir (yabancı yoktur)! dedi.

Rasûlüllah:

— “Bana Mekke’den çıkmak hususunda izin verilmiştir” buyurdu.

Ebû Bekr de:

— Yâ Rasûlallah! Babam Sana feda olsun! Ben de sohbetinde ve beraberinde bulunmak isterim! dedi.

Rasûlüllah:

— “Evet (sen de berâberimdesin)” buyurdu.

Ebû Bekr:

— Babam Sana feda olsun, yâ Rasûlallah! Şu iki binek devemden birini al! dedi.

Peygamber:

— “Ancak bedeliyle alırım” buyurdu.

Âişe dedi ki: Biz Rasûlüllah ile Ebû Bekr’in sefer malzemelerini çabucak hazırladık. Her ikisi için bir dağarcık içinde bir mikdâr azık düzenleyip bir sofra olarak koyduk. Ağzı bağlanacağı sıra Ebû Bekr’in kızı kardeşim Esma, belinin kuşağından bir parça kesip ayırdı da onunla dağarcığın ağzını bağladı. İşte bundan dolayı Esmâ’ya “Zâtu’n-Nitâkayn = İki Kuşaklı” diye isim verildi. Sonra Rasûlüllah ile Ebû Bekr Sevr denilen dağdaki bir mağaraya ulaştılar. Ve orada üç gece kaldılar. Her gece yanlarında Ebû Bekr’in oğlu Abdullah gecelerdi. Abdullah çabuk anlayışlı, kavrayışlı, taze bir gençti. Seher vakti Rasûlüllah ile Ebû Bekr’in yanlarından, Mekke’de gecelemiş gibi Kureyş ile sabaha ulaşırdı. Abdullah Rasûlüllah ile Ebû Bekr hakkında Kureyş müşriklerinin hilelerinden duyduğu şeyleri ezberinde tutar, tâ karanlık basınca gelir, Rasûlüllah ile babası Ebû Bekr’e haber verirdi. Ebû Bekr’in kölesi Âmir ibn Fuheyre (o civarda) bol sütlü sağmal koyun otlatır ve akşamdan bir müddet geçtiğinde Rasûlüllah ile Ebû Bekr’e getirirdi. Onlar da taze süt içerek gecelerlerdi. Nihayet gecenin sonunda Âmir ibn Fuheyre (mağaranın önüne gelir) sağmal koyuna seslenirdi (ve alır, yaymağa götürürdü). Rasûlüllah ile Ebû Bekr’in mağarada bulundukları üç gecenin hepsinde Âmir süt işini böyle te’mîn ederdi.