ez-Zuhrî’nin, Ebû Bekr ibn Muhammed’in, Hamza ibn Useyd’in, Muâviye ibn Abdillah ibn Ca’fer’in (yani bu dördünün de) saçaklı elbiseler giymiş oldukları zikrolunuyor.
5852 Peygamber’in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rifâa el-Kurazî’nin karısı Rasûlüllah’a geldi. Ben oturmakta idim. Rasûlüllah’ın yanında Ebû Bekr de vardı. Kadın:
— Yâ Rasûlallah! Ben Rifâa’nın nikâhı altında idim. Rifâa beni boşamış ve boşanmamı kesinleştirmişti. Ondan sonra ben Abdurrahmân ibnu’z-Zubeyr ile evlenmiştim. Fakat hakikat şu ki, vallahi yâ Rasûlallah, Abdurrahmân’daki erkeklik âleti şu elbise saçağı gibi gevşektir, dedi.
Kadın bunu söylerken kendi üst örtüsünden bir saçak tuttu (da gevşekliği onunla ta’rîf etti).
Âişe dedi ki: Bu sırada kapının önünde duran ve kendisine henüz içeriye girme izni verilmemiş olan Hâlid ibn Sa’d da kadının bu sözünü işitti.
Âişe dedi ki: İşte bu Hâlid:
— Yâ Ebâ Bekr! Rasûlüllah’ın huzurunda açık saçık söylemekte olan bu kadını böyle söylemekten nehyetmelisin! dedi.
Vallahi Rasûlüllah, gülümseme üzerine birşey artırmadı ve kadına:
— “Sanırım ki, sen eski kocan Rifâa’ya dönmek istiyorsun. İkinci kocan Abdurrahmân senin balcığından tutmadıkça, sen de onun balcığından tatmadıkça bu olamaz (ona varamazsın)” buyurdu.
Rasûlüllah’ın bu kıssada söylediği hüküm, bundan sonra değişmez bir sünnet (yani kaanûn) oldu.