5811 İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Bir gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim yanımıza çıktı da şöyle buyurdu: “Bana bütün ümmetler arzolunup gösterildi: Bir peygamber beraberinde bir kişi ile, bir peygamber yanında iki kişi ile, bir peygamber beraberinde bir topluluk ile geçmeğe başladılar. Bir peygamber de yanında hiçbir kimse gelmeyerek geçti. Ben uzakta ufku kapatmış kalabalık bir karaltı gördüm de bunun benim ümmetim olmasını ümîd ettim. Bana:
— Bu, Mûsâ Peygamber’le kavmidir, denildi. Sonra bana:
— Şu tarafa bak! denildi.
Ben orada da ufku kapatmış çok bir karaltı gördüm. Bana yine:
— Şu tarafa ve şu tarafa bak! denildi.
Ben o taraflarda da ufku kaplamış çok büyük bir karaltı gördüm. Bana:
— İşte bunlar Sen’in ümmetindir. Bunların beraberinde yetmişbin kişi vardır ki, bunlar hesaba çekitmeksizin cennete girerler, denildi”.
Peygamber (sonra odasına girdi ve) cennete hesâbsız gireceklerin vasıflarını insanlara beyân etmeden insanlar da dağıldı. Peygamber’in sahâbîleri kendi aralarında şöyle müzâkereye giriştiler:
— Bizlere gelince, bizler şirk içinde doğduk, lâkin bizler Allah’a ve Rasûlü’ne îmân ettik (bu sebeble cennete gireriz). Lâkin şu hesâbsız cennete girecek olan bahtiyarlar bizim (İslâm içinde doğan) oğullarımızdır, dediler.
Bu münazara Peygamber’e ulaştığında (dışarı çıkıp):
— “Cennete hesaba çekilmeksizin girecek olanlar şu mü’minlerdir ki, onlar eşyada uğursuzluk olduğunu kabul etmezler, efsun yapmazlar, şifânın (Allah’tan olduğuna inanıp) dağlamaktan olduğuna inanmazlar ve her hususta Rabb’lerine dayanıp güvenirler” buyurdu.
Bunun üzerine Ukâşe ibnu Mıhsan ayağa kalktı da:
— Ben onlardan mıyım yâ Rasûlallah? dedi. Rasûlüllah:
— “Evet (onlardansın)” buyurdu. Akabinde bir başkası ayağa kalktı da:
— Ben de onlardan mıyım? dedi. Rasûlüllah:
— “Bu hususta Ukâşe senin önüne geçti” buyurdu.