5739 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) muhacir olarak Medine’ye geldiği zaman Ebû Bekr ile Bilâl humma, yani sıtma hastalığına tutuldular.
Âişe dedi ki: Ben bu iki hastanın yanlarına girdim de babama:
— Ey babacığım, kendini nasıl hissediyorsun? Bilâl’e de:
— Yâ Bilâl! Sen de kendini nasıl hissediyorsun? diye hatırlarını sordum.
Âişe dedi ki: Ebû Bekr, kendisini sıtma humması nevbeti yakalayınca şu beyti söylerdi:
Kullu’mrün musabbahun fî ehlihî Ve’l-mevtu ednâ min şirâki na’lihî
(Herkes ailesi içinde mes’ûd sabâhlamıştır. Halbuki ölüm, ayakkabısının kayışından daha yakındır.)
Bilâl de kendisinden sıtma nevbeti sıyrılınca şu beyitleri söyleyerek sesini yükseltirdi:
Elâ leyte şı’rî hel ebitenne leyleten, Bi-vâdin ve havlı ızhırun ve celîlun. Ve hel eriden yevmen miyâha Mıcennetin Ve hel tebduven lî Şâmetun ve Tafîlu (Şunu bilmek isterdim: Mekke vadisinde etrafımı ızhır ve celîl otları sararak bir gece olsun geceler miyim? Bir gün gelip de Ukâz’daki Mıcenne sularının başına varır mıyım? Mekke’nin Şâme ve Tafîl dağları acaba bir kerre daha bana görünürler mi?)
Urve dedi ki: Âişe şöyle dedi: Ben akabinde Rasûlüllah’a geldim de kendisine bunları haber verdim. Bunun üzerine O:
— “Allah ‘ım! Mekke ‘yi bize sevdirdiğin gibi Medine ‘yi de sevdir! Yâhud onu daha ziyâde sevdir! Medine’nin havasını bizim için sahih ve hastalıklardan salim kıl! Sâ’ındave müddünde bize bereket ihsan eyle! Medine’nin hummasını ve sıtmasını taşı da onu Mekke’nin Cuhfe’sine koy!” diye duâ etti.