5730 Bize ez-Zuhrî, Âmir ibn Sa’d’dan haber verdi ki, babası Sa’d ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Veda Haccı zamanında (Mekke’de) yakalandığım şiddetli bir hastalıktan dolayı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hasta ziyareti yapmak üzere bize geldi. Ben:
— (Yâ Rasûlallah!) Bendeki bu hastalık, görmekte olduğun şu müzmin dereceye ulaştı. Ben ise mal sahibiyim. Bana bir tek kızımdan başkası da mîrâsçı olmayacaktır. Bu durumda ben malımın üçte ikisini sadaka (olarak ayırıp) vereyim mi? dedim.
— “Hayır (üçte ikinin hepsini sadaka yapma)” buyurdu. Ben:
— Yarısını sadaka edeyim mi? dedim. Rasûlüllah yine:
— “Hayır (yarısını da sadaka yapma)” buyurdu. Ben:
— Üçte bir (olur mu)? dedim. Rasûlüllah:
— “Üçte bir de çoktur. Senin mirasçılarını zengin kimseler olarak bırakman, onları muhtaçlar ve insanlara (sadaka için) ellerini açar bir hâlde bırakmandan daha hayırlıdır. Allah rızâsını aramak için yapacağın her harcamaya karşılık muhakkak sana ecir verilecektir. Hattâ (yemek yerken hayat yoldaşın olan) kadınının ağzı içine koyacağın lokmadan da sana sevâb verilecektir” buyurdu.