Ummü’d-Derdâ, mescid ehlinden bulunan Ensâr’dan bir adama hasta ziyareti yapmıştır.
5715 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) muhacir olarak Medine’ye geldiği zaman Ebû Bekr ile Bilâl sıtma hastalığına tutuldular.
Âişe dedi ki: Ben onların yanına girdim de:
— Ey babacığım, kendini nasıl buluyorsun? Ey Bilâl, sen de kendini nasıl buluyorsun? dedim.
Âişe dedi ki: Ebû Bekr, kendini humma nevbeti yakaladığı zamân:
Kullu ımriin musabbahun fî ehlihî Ve’l-mevtu ednâ min şirâki na’lihî
(= Her kişi ailesi içinde mes’ûd sabâhlamıştır, Halbuki ölüm ona ayakkabısının kayışından daha yakındır) beytini söylerdi.
Bilâl de kendisinden humma nevbeti gidince, şunları söylerdi:
Ela leyte şi’rî hel ebîtenne leyleten Bi-vâdin ve havlı ızhırun ve celîlu Ve hel eriden yevmen miyâha Mıcennetin Ve hel tebduven lî Şâmetun ve Tafîlu
( = Ey keski bileydim. Mekke vadisinde etrafımı ızhır ve celîl otları sararak bir gece olsun geceler miyim? Bir gün gelip de Ukâz’daki Mıcenne sularının başına varır mıyım? Mekke’nin Şâme ve Tufeyl dağları acaba bir kerre daha bana görünürler mi?)
Âişe dedi ki: Ben bu ziyaretim ardından Rasûlüllah’a geldim de, O’na (Ebû Bekr ile Bilâl’ın haberlerini ve sözlerini) haber verdim. Bunun üzerine Rasûlüllah şöyle duâ etti:
— “Yâ Allah! Mekke’yi bize sevdirdiğin gibi Medine’yi de sevdir, yahut onu daha ziyâde sevdir! Yâ Allah, Medine’nin havasını bizim için sahih ve hastalıktan salim kıl! Müdd ve sâ’ ölçeklerinde bizim için bereket ihsan eyle! Hummasını taşı da onu Cuhfe’ye koy!”.