5671 İshâk ibn Abdillah, amcası Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle derken işitmiştir: Ebû Talha, Medine’de hurmalık mal yönünden Ensâr’ın en zengini idi. Kendisine mallarının en sevimlisi de Beyruhâ (denilen bustânı) idi. Beyruhâ Peygamber mescidinin karşısında idi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da Beyruhâ’ya girer ve onun içindeki güzel sudan içerdi.
Enes dedi ki: “Siz, sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcayıncaya kadar asla iyiliğe ermiş olmazsınız. Her ne infâk ederseniz, şübhesiz Allah onu bilir” (Âlû İmrân: 92) âyeti inince (üvey babam) Ebû Talha kalktı da:
— Yâ Rasûlallah! Şübhesiz ki Allah “Siz, sevdiğiniz şeylerden harcayıncaya kadar asla iyiliğe ermiş olmazsınız… ” buyuruyor. Malımın bana en sevimli olanı Beyruhâ’dır. İşte bu Beyruhâ, Allah için sadakadır. Bu sadakanın hayrını ve Allah yanında onun âhiret azığı olmasını umarım. Yâ Rasûlallah! Sen bu bustânımı Allah’ın sana gösterdiği yere koyup sarfet! dedi.
Bunun üzerine Rasûlüllah:
— “Bah! (Ne güzel ve ne büyük şey!) Bu, kazanç veren bir maldır -yahut: Bu, faydası sahibine çabuk ulaşan bir maldır-” Şekk eden râvî Abdullah ibn Mesleme’dir.. “Ben senin söylediğim işittm. Ben bu bustânı kendi hısımlarına tahsîr etmeni uygun bulurum” buyurdu.
Bunun üzerine Ebû Talha:
— Yâ Rasûlallah! Ben de Sen’in istediğin üzere yaparım, dedi. Akabinde Ebû Talha Beyruhâ’yı hısımları ve amca oğulları arasında taksîm etti.
İsmâîl ibn Ebî Uveys ile Yahya ibn Yahya (“Revâh” masdarından olmak üzere) “Râyıhun” şeklinde söylediler.