“Zevcelerine zina isnâd eden, kendilerinin kendilerinden başka şâhidleri de bulunmayan kimselere gelince, onlardan herbirinin yapacağı şâhidlik, kendisinin hakikaten sâdıklardan olduğunu Allah’a yemin ile dört (defa tekrar edeceği) şâhidliktir. Beşinci de, eğer yalancılardan ise, Allah’ın la’neti muhakkak kendisinin üstüne (olmasını ifâde etmesi)dir. O kadının billahi zevcinin muhakkak yalancılardan olduğuna dört defa şehâdet etmesi, beşincide de eğer o sâdıklardan ise muhakkak Allah’ın gazabı kendisinin üzerine (olmasını söylemesi), ondan bu azâbı (cezayı) def eder” (en-Nûr: 6-9)
Dilsiz olan kimse karısına yazı ile yahut ifâde edici el işaretiyle yahut ma’rûf bir îmâ ile zina isnâd ettiği zaman, o dilsiz, isnâd tekellüm eden kimse gibidir (üzerine la’netleşme sabit olur). Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), farz kılınmış işlerde (acz hâlinde) işaretle yapmayı caiz kılmıştır. Bu işaretle amel etmek, bâzı Hicaz ehlinin ve onlardan başka ilim ehlinin kavlidir.
Ve Yüce Allah şöyle buyurdu:
“Bunun üzerine Meryem, çocuk Îsa’ya işaret etti. Onlar: ‘Biz henüz beşikte bulunan bir sabi ile nasıl konuşuruz?’ dediler…” (Meryem: 29).
Müfessir ed-Dahhâk: “Zekeriyyâ: ‘Rabb’im bana bu hususta bir nişan ver’ dedi. Allah: Senin nişanın sâde bir remzden başka insanlara üç gün söz söyleyememendir…” (Âlu İmrân: 41) âyetindeki “İllâ remzen”, “İllâ işâreten” ma’nâsınadır, demiştir.
Ve insanların bâzısı da (Dilsizden ve gayrısından işaretle) hadd de, li’ân da yoktur, demiş; sonra da: Yazı ile yahut işaretle yahut îmâ ile talâk caizdir, demiştir. Halbuki zina isnâdıyle talâk arasında fark yoktur. Eğer bu Ba’zu’n-nâs: Kazf (yani zina isnadı), sözden başkasıyle olmaz, derse ona: Talâk da böyledir, ancak söz ile caiz ve vâki’ olur. (Halbuki sen bunun sözsüz vukû’una muvafakat etmiştin, binâenaleyh sana li’ân ve hadd’de de bu görüşünün benzeri lâzım gelir). Yoksa (bunların hepsinde işaretin mu’teber olmamasıyle) talâk da, kazf da bâtıl olur. İşaretle yapılan ıtk da böyledir (O zaman kazf ile talâk arasını ayırmak delilsiz tahakkümdür) denilir. Sağır kişi de böyledir (; kendisine işaret edildiğinde anladığı zaman) la’netleşme yaptırılır. eş-Şa’bî ve Katâde: Dilsiz, karısına “Sen boşsun” demesi yerine parmaklarıyle işaret ettiği zaman, kadın ondan bu işaretiyle bâin talâkla boş olur, demişlerdir.
İbrâhîm en-Nahaî de:
Dilsiz kişi talâkı eliyle yazdığında, bu ona lâzım olmuştur, dedi. (Ebû Hanîfe’nin üstadı) Hammâd ibn Süleyman: Dilsiz ve sağır başıyle söylerse, yani işaret ederse, caiz olur (işaret ettiği şey nafiz olur ve işaret, ibare yerine ikaame olunur), demiştir.
5357 Bize el-Leys, Yahya ibn Saîd el-Ensârî’den tahdîs etti. ki, o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)’ten şöyle derken işitnıiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Dikkat edin! Size Ensâr yurtlarının, mahallelerinin (yâni kabilelerinin) hayırlılarını haber vereyim mi?” buyurdu.
Sahâbîler:
— Evet (haber ver) yâ Rasûlallah! dediler. Rasûlüllah:
— ” (Evvelâ) Neccâr oğulları’dır. Sonra onları ta’kîb eden Abdu’l-Eşhel oğulları’dır, sonra onların arkasından gelen el-Hâris ibnu’l-Hazrec oğulları, sonra onları ta’kîbeden Sâide oğulları” buyurdu.
Bundan sonra da eliyle şöyle işaret etti: Parmaklarını bir topladı, sonra da eliyle birşey atan kimse gibi onları açıp yaydı, sonra:
— (Mertebeleri farklı olsa da) “Ensâr yurtlarının hepsinde hayır vardır” buyurdu.