5082 Sehl ibn Sa’d şöyle demiştir: Bir kadın Rasûlüllah’a geldi de:
— Yâ Rasûlallah! Ben nefsimi sana hibe etmek için geldim, dedi.
Rasûlüllah kadına baktı. Bakışı yukarıya kaldırıp doğrulttu, sonra başını aşağıya indirdi. Kadın, Peygamber’in kendisi hakkında herhangi bir hüküm vermediğini görünce oturdu. Müteakiben Peygamber’in sahâbîlerinden bir kimse ayağa kalktı da:
— Yâ Rasûlallah! Eğer Sen’in bu kadına ihtiyâcın yoksa beni onunla evlendir, dedi.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:
— ” (Mehr olacak) birşeyin var mı?” diye sordu. O zât:
— Hayır, vallahi yâ Rasûlallah (yoktur), dedi. Rasûlüllah:
— “Akrabanın yanına git de bak, birşey bulacak mısın?” buyurdu.
Bunun üzerine o zât gitti, sonra dönüp geldi de:
— Hayır, vallahi yâ Rasûlallah, hiçbirşey bulamadım, dedi. Rasûlüllah:
— “Bak, velev demirden bir yüzük olsun (bul)” buyurdu. O zât yine gitti, sonra dönüp geldi de:
— Hayır, yâ Rasûlallah, demirden bir yüzük de bulamadım. Velâkin şu izârım (belden aşağı örten ihramım) var. -Sehl: Onun ridâsi, yani belden yukarısını örten ihramı yoktu, dedi.- Bunun yarısı onun olsun, dedi.
Bunun üzerine Rasûlüllah:
— “İzârınla ne yapabilirsin; onu sen giyersen kadının üstünde ondan birşey bulunmaz, açıkta kalır; kadın giyerse senin üzerinde ondan birşey kalmaz, sen çıplak kalırsın” buyurdu.
Adamcağız bulunduğu yere oturdu. Bu oturuşu uzayınca da nihayet kalkıp (üzüntülü hâlde) gitti. Rasûlüllah bu zâtın (hüzünlü ve ümîdsiz) arkasını çevirip gittiğini görünce, onun geri getirilmesini emretti. O zât çağırıldı. Geldiği zaman:
— “Kur’ân’dan senin ezberinde ne var?” diye sordu.
— Ezberimde şu sûre, şu sûre, şu sûre var! Diye birtakım sûreler saydı.
Rasûlüllah ona:
— “Sen bu sûreleri ezberinden okuyor musun?” diye sordu O zât:
— Evet, (okuyorum), dedi. Rasûlüllah:
— “Öyleyse git, Kur’ân’dan ezberindeki sûrelerle seni bu kadına mâlik kıldım” buyurdu