"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 4855

4855- Bana Muhammed ibnu Abdillah tahdîs etti Bize Muhammed ibnu Ubeyd et-Tenâfisiyyu tahdîs etti ki, el-Avvâm şöyle demiştir: Ben Mucâhid’e Sâd Sûresi’ndeki secdenin mâhiyetini sordum. O şöyle dedi: Ben İbn Abbâs’a:

— Hangi delilden dolayı secde ediyorsun? dedim. İbn Abbâs da bana:

— Sen şu âyetleri okumuyor musun: “Biz ona İshâk ile Yakûb’u ihsan ettik ve herbirini hidâyete erdirdik. Daha evvel de Nûh’u, ve onun neslinden Davud’u, Süleyman’ı Eyyûb’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Harun’u hidâyete (nübüvvete) kavuşturduk… Onlar Allah’ın hidâyet ettiği kimselerdir. O hâlde sen de onların gittiği doğru yolu tutup ona uy…” (el-En’âm:84-90).

(Ey Mucâhid ve arkadaşları!) İşte Dâvûd da Peygamber’inizin kendisine uyması emredilen kimselerdendir, bunun için Rasûlüllah da (Davud’un secde ettiği) bu yerde secde etti, dedi

“Ucâbun (Âyet:5), “Acîbun” (yani “Şaşılacak birşey”) ma’nâsınadır.

“el-Kıttu” (Âyet: 16), “es-Sahîfetu” demektir, o burada “Haseneler sahîfesi”dir.

Mucâhid şöyle dedi: “Küfredenler bir izzet (bir onur), bir tefrika içindedir” (Âyet:2); buradaki “İzzet”, “Muâzzîn (İzzet ve yenme yarışında yahut câhiliyet hamiyetinde ve büyüklenmesinde)” ma’nâsınadır.

“Biz bunu diğer millette (yani dînde) işitmedik. Bu, uydurmadan başkası değildir” (Âyet:7); buradaki “el-Milleti’l-âhire”, Kureyş dînidir; “el-İhtilâk” da “Yalan ve uydurma” ma’nâsınadır

“Yâhud o göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin mülkü -tasarrufu onların mı? Öyle ise sebeblerine yapışarak göğe yükselsinler” (Âyet: 10); buradaki “el-Esbâb”, semânın kapılarındaki yollarıdır.

”Onlar derme çatma patilerden birikmiş öyle bir ordudur ki, işte şurada hezimete uğratılmışlardır” (Âyet:11): Kureyş’i kasdediyor.

“Onlardan evvel Nûh kavmi, Âd ve o kazıklar sahibi Firavun, Semûd, Lût kavimleri ile Eyke sahibleri de tekzîb etmişlerdi. İşte o partilerin akıbeti)” (Âyet: 12-13); “İşte o partiler”, “Geçmiş olan bu milletler (hep helak edildiler)” ma’nâsınadır.

“Onların her biri başka değil, gönderilen peygamberleri tekzîb ettiler de bu yüzden azabım hakk oldu. Bunlar da iki sağım aralığı kadar bile gecikmeyecek bir tek korkunç sesten başkasını gözetmiyorlar” (Âyet:14-15); buradaki “Fevâk”, “Rucû”‘, yani “Dönmek” ma’nâsınadır. “Kıttanâ” (Âyet; 16), “Azabımızı” ma’nâsınadır.

“Biz onları eğlence edinirdik…” (Âyet: 63), “Biz onları ihata etmiştik” (yahut “Onlarda hatâ etmiştik”) ma’nâsınadır. “Etrâb”, “Emsal” (yani “Bir yaşıt”) demektir.

Ve İbn Abbâs şöyle dedi: “Kuvvetlerin ve basiretlerin sahibleri olan kullarımız İbrahim’i, İshâk’ı, Yakûb’u da an” (Âyet:45); “el Eyd”, “Kulluk hususundaki kuvvet”; “el-Ebsâr”, “Allah’ın emri hususundaki görüş”tür.

“Gerçek ben mal sevgisine sırf Rabb’imi zikretmek için düştüm.” (Âyet:32); buradaki “An zikri Rabbî” “Min zikri Rabbî” ma’nâsınadır.

“… Hemen ayaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı” (Âyet:33), “Atların boyunlarına ve ayaklarına eliyle dokunuyordu”;

“el-Esfâd” (Âyet:38), “Bağlar, bukağılar, kayıdlar” ma’nâsınadır.