4651 Abdurrahmân ibnu’l-Kaasım, Bâbası el-Kaasım ibnu Muhammed ibn Ebî Bekr es-Sıddîk’tan; o da Âişe (r.anha)’den (şöyle dediğini) tahdîs etmiştir: Benim bir gerdanlığım, bizler Medîne’ye girerken el-Beydâ’da düştü. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) devesini çöktürüp indi. Müteakiben başını kucağıma koyup uyudu. Ebû Bekr geldi de göğsümü eliyle şiddetli bir itişle itti ve:
— İnsanları bir gerdanlık yüzünden burada habsettin, dedi.
Beni acıtmış olduğu hâlde, Rasûlüllah’ın kucağımda bulunmasından dolayı bende ölüm (hareketsizliği) vardı. Sonra Peygamber uyandı, sabah namazı vakti de geldi. Etrafta su arandı, fakat su bulunamadı. Bunun üzerine “Ey îmân edenler, namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi ve başınıza meshedip her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüb olduysanız boy abdesti alın. Eğer hasta olmuşsanız yahud bir sefer üzerindeyseniz veya içinizden biri ayakyolundan gelmişse yahut da kadınlara dokunmuşsanız ve bu hâlde su da bulamamışsanız, o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin, bunun için (niyetle) ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün…” âyeti indi. Bunun üzerine Useyd ibn Hudayr (radıyallahü anh):
— Ey Ebâ Bekr ailesi, yemîn olsun ki, Allah sizin sebebinizle insanlara bereket vermiştir, sizler insanlar lehine muhakkak bir bereket olmuşsunuzdur, dedi