"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 4626

Yüce Allah’ın Şu Kavli:

“… Eğer hasta olur, ya bir sefer üzerinde bulunursanız yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse,..” (Âyet: 43)

“Saîden”, “Yeryüzü” demektir.

Ve Câbir şöyle demiştir: Câhiliyet’te kendileri önünde muhakeme olmak istedikleri tâğûtlar, Cuheyne kabilesinde bir tâğût, Eşlem kabilesinde bir tâğût ve Arab kabilelerinden herbirinde birer tâğût idi. Bunlar birtakım kâhinlerdir ki, üzerine şeytânlar müstakbel hakkında kâinattan haberlerle inerler. Omer ibnul-Hattâb da:

‘el-Cibtu”, “es-Sıhr”; “et-Tâğûtu”, “eş-Şeytân”dır, demiştir.

İkrime de: “el-Cibt”, Habeşe dilinde “Şeytân”, “et-Tâğût” ise “Kâhin” demektir, demiştir

4626 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Esmâ’ya âid olan bir gerdanlık kayboldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun aranması için birtakım adamlar yolladı. (Kendisi ve ordu bekledi.) Bu sırada namaz vakti geldi. Halbuki bir subaşında değillerdi, bir su da bulamadılar. Akabinde abdestsiz oldukları hâlde namaz kıldılar. Bunun üzerine Yüce Allah şunu, yani Teyemmüm âyeti’ni indirdi