“Ondan bir kısmı muhkem âyetlerdir”. (Âl-i İmrân 7)
Mucâhid şöyle demiştir: Bunlar haram ve halâldir. “Diğer bir kısmı da müteşâbihlerdir”. Bunlar da birbirlerini tasdîk ederler. Bunlar Yüce Allah’ın şu kavilleri gibidir:
“… Allah onunla birçoğunu şaşırtır, yine onunla birçoğunu yola getirir. Onunla fasıklardan başkasını şaşırtmaz” (el-Bakara: 26).
“Allah’ın izni olmadan hiçkimsenin îmân etmesi mümkin değildir. O, akıllarını iyi kullanmayanlara murdarlık verir” (Yûnus: ıoo).
“Hidâyeti kabul edenlere gelince, Allah onların muvaffakiyetini artırmış, onlara (ateşten nasıl) kaçınacaklarını ilham etmiştir” (Muhammed: 17)
“Zeyğ”, “Şekk” demektir. “Fitne istemek”, müteşâbihleri aramak demektir. “Râsihûn, yani ilimde üstün olanlar bilirler de: “Biz O’na îmân ettik, derler”
4589 Bize Yezîd ibnu İbrâhîm et-Tusterî, Abdullah ibn Ebî Muleyke’den; o da el-Kaasım ibn Muhammed’den tahdîs etti ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şu âyeti okudu: “Sana Kitâb’ı indiren O’dur. Ondan bir kısım âyetler muhkemdir ki, bunlar Kitâbın anasıdır (temelidir). Diğer bir kısmı da müteşâbihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak ve onun te’vîline yeltenmek için, onun müteşâbih olanına tâbi’ olurlar. Halbuki onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde yüksek dereceye erenler ise: Biz ona inandık. Hepsi Rabb’imiz katındadır, derler. (Bunları) salim akıllılardan başkası iyice düşünemez” (Âyet: 7).
Âişe dedi ki: Rasûlüllah: “Sen Kur’ân’ın yalnız müteşâbih âyetlerine uyan dalâlet sahiblerini gördüğünde, işte onlar Allah’ın bu âyette isim ve sıfatlarını söylediği kimselerdir, artık hepiniz onlardan sakınınız” buyurdu