"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 4608

” (And olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihana çekileceksiniz.) Sizden evvel kendilerine kitâb verilenlerden ve Allah’a eş tanıyanlardan da herhalde incitici birçok (lâflar) işiteceksiniz…” (Âyet: 186).

4608 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urve ibnu’z-Zubeyr haber verdi; ona da Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir vak’asından önce bir gün Fedek dokuması kaplı, saçaklı bir palan vurulmuş bir merkeb üzerine bindi ve (henüz çocuk bulunan) Usâme ibn Zeyd’i terkisine aldı da Haris ibn Hazrec mahallesınde (ki evinde hasta bulunan) Sa’d ibn Ubâde’ye hasta ziyaretine gitti.

Usâme dedi ki: Giderken yolda Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl’ün içinde bulunduğu bir meclise uğradı. Bu vak’a Abdullah ibn Ubeyy müslümân olmazdan evvel idi. Bu mecliste müslünıânlardan, puta tapan müşriklerden, Yahûdîler’den Karışık birtakım kimseler vardı. Abdullah ibn Revâha da bu mecliste bulunuyordu. Merkebin kaldırdığı toz meclisi kapladığı için Abdullah ibn Ubeyy, kaftanıyle burnunu kapadı. Sonra:

— Bizim üzerimizi tozutmayınız! dedi.

Rasûlüllah onlara selâm verdi. Sonra da durup merkebden indi ve onları İslâm’a da’vet etti ve onlara Kur’ân okudu. Bunun üzerine Abdullah ibn Ubeyy:

— Ey kişi! Bu söylediklerin hakk ve gerçekse, bunlardan güzel birşey olmaz. Fakat bizim meclisimize gelip de bizi bununla ezâlandırma! Kendi menziline git, sana gelen olursa ona anlat! dedi.

Bunun üzerine (büyük şâir) Abdullah ibn Revâha:

— Yâ Rasûlallah, (İbnu Ubeyy’e bakma) meclisimizde bizi Kur’ân ile ört, onun nûrlarıyle bürü! Biz duanızı, Kur’ân okumanızı çok severiz! Dedi.

Bunun üzerine müslümânlarla müşrikler, Yahudiler sövüşmeye başladılar. Hattâ birbirlerine saldırıp öldürmeye yaklaştılar. Rasûlüllah ise onları devâmh sükûnete kavuşturmaya çalışıyordu. Nihayet yatıştılar. Sonra Rasûlüllah merkebine binip yürüdü. En sonu Sa’d ibn Ubâde’nin evine varıp içeri girdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Ensâr’ın Hazrec kolunun büyüklerinden olan- Sa’d’a:

— “Ey Sa’d! -Abdullah ibn Ubeyy’i kasdederek- Ebû Hubâb’ın ne söylediğini duymadın mı? (Duymuş ol ki) o şöyle şöyle söyledi” (diye biraz önce geçen vak’ayı) anlattı.

Sa’d ibn Ubâde de:

— Yâ Rasûlallah! Sen İbn Ubeyy’in kusurunu affet, biraz da onu ma’zûr gör! Sana Kur’ân indiren Allah’a yemîn ederim ki, Allah’ın irâdesi Sen’in üzerine indirdiği hakkın gelmesi suretiyle (yani Sana peygamberlik gelmesi suretiyle) tecellî etmiştir. Halbuki şu beldecik halkı İbn Ubeyy’in başına tâc giydirmeye, üzerine de melike mahsûs sarık sarmaya (bu suretle onu kendilerine melik edinmeye) hazırlanmışlardı. Allah Sana ihsan buyurduğu peygamberlik hakkıyle onların tasavvurlarını imkânsız bir hâle koyunca, bu mahrumiyetle İbn Ubeyy mahzun ve kederlenmiş oldu. Yâ Rasûlallah! Abdullah ibn Ubeyy işte bu kederle, gördüğün çirkin harekette bulunmuştur (Siz onu afv buyurun), dedi.

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da onu affetti. Esasen Rasûlüllah ile sahâbîleri, Allah’ın emri veçhile, gerek müşriklerin gerek ehli kitabın kusurlarını affedip, ezalarına sabrediyorlardı. Çünkü Azîz ve Celîl olan Allah şöyle buyurmuştur:

“And olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihana çekileceksiniz. Sizden evvel kendilerine kitâb verilenlerden ve Allah’a ortak tanıyanlardan da herhalde incitici birçok sözler işiteceksiniz. Eğer katlanır, sakınırsanız, işte bu, hâdiselere karşı gösterilmiş bir azim- (ve metânet)ctendir” (Âyet: 186).

Ve Allah şöyle buyurdu:

“Kitâb ehlinden birçoğu, Hakk kendilerince belli olduktan sonra ruhlarındaki hasedden ötürü sizi îmânınızdan sonra küfre döndürmek hevesine düştü. Allah’ın emri gelinceye kadar şimdilik onları bırakın. Serzeniş de etmeyin. Şübhesiz ki Allah herşeye hakkıyle kaadİrdîr” (el-Bakara: 109).

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu affı, Allah’ın kendisine emrettiğine te’vîl ediyordu. En sonu Allah onlar hakkında (savunma harbine) izin verdi. Bu izin üzerine Rasûlüllah, Bedir gazvesine çıkıp da, Allah İslâm ordusu eliyle Kureyş müşriklerinin büyüklerini öldürünce, Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl ile onun müşriklerden ve puta tapanlardan olan maiyyeti:

— Artık Bedir vak’ası, müslümânlığa yönelip yüzünü göstermiş açık bir galebedir, dediler ve Rasûlüllah’a İslâm üzere bey’at edip müslümân oldular