4490 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ka’b ibn Mâlik el-Ensârî’nin oğlu Abdullah haber verdi. Bu Ka’b ibn Mâlik, Allah tarafından kendilerine tevbe nasîb edilmiş olan üç kişiden biri idi. Ka’b’ın oğlu Abdullah’a da Abdullah ibn Abbâs şöyle haber vermiştir: Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh), Rasûlüllah’ın içinde vefat ettiği hastalığı sırasında yanından dışarıya çıktı. İnsanlar:
— Yâ Eba’l-Hasen! Rasûlüllah (bu gece) nasıl sabahladı? diye sordular.
Alî:
— Allah’a hamd olsun, hastalıktan biraz iyileşerek sabahladı, diye cevâb verdi. Alî’nin bu cevâbı üzerine, onun elini (babam) Abbâs ibn Abdilmuttalib tuttu da:
— Vallahi sen üç gün sonra asanın kulu olacaksın. Allah’a yemînle söylüyorum ki, ben Rasûlüllah’ın bu hastalığından yakında vefat edeceğini zannediyorum. Çünkü Abdulmuttalib oğulları’nın ölüm sırasında yüzlerini (ne şekil aldıklarını tecrübemle) tanımaktayım. Şimdi sen bizimle Rasûlüllah’a git, bu (devlet başkanlığı) işinin kimde bulunacağım kendisine soralım. Eğer bu iş bizde olacaksa, bunu (Rasûlüllah’ın sağlığında) bilelim. Bizden başkasına âid olacaksa, bunu da öğrenelim ve bizi ona vasiyet etsin! dedi.
Bunun üzerine Alî:
— Vallahi bu işi biz eğer Rasûlüllah’a sorar, O da bizi bundan men’ ederse, Rasûlüllah’tan sonra insanlar (bunu delîl getirerek) devlet başkanlığını bize vermezler. İşte bundan dolayı vallahi ben halifelik mes’elesini Rasûlüllah’a sormam, dedi.