"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 4428

4428 Zehdem ibn Mudrib şöyle demiştir: Ebû Mûsâ el-Eş’arî (Usmân zamanında vâlî olarak Kûfe’ye) geldiği zaman, Cerm kabilesinden bir cemâati kabul ve ikram etmişti. Biz Ebû Musa’nın yanında oturmakta iken, kendisi de tavuk yiyordu. Hey’et içinde oturan bir kişiyi yemeğe da’vet etti. O da:

— Ben tavuğu pis birşey yerken gördüm de ondan tiksindim, dedi. Ebû Mûsâ ona:

— Gel, ben Peygamber’i tavuk eti yerken gördüm, dedi. O adam bu defa da:

— Ben tavuk eti yememeye yemîn ettim, dedi.

Bunun üzerine Ebû Mûsâ el-Eş’arî (radıyallahü anh) şöyle dedi:

— Şöyle gel de sana ettiğin yemînin hakkında bir haber bildireyim: (Peygamber Tebûk seferi hazırlığı yaparken) biz Eş’arîler’den bir cemâat Peygamber’in huzuruna vardık. (Tebûk ve sefer için) O’ndan binmek ve yüklerimizi yüklemek üzere deve istedik. Fakat Peygamber bizleri yüklemeyi kabul etmedi. Biz tekrar kendisinden binek ve yük devesi istedik. Bu kerre Peygamber bizlere deve vermeyeceğine yemîn etti. Sonra Peygamber çok beklemedi, kendisine bir deve ganimeti getirildi. Bunun üzerine bize beş deve verilmesini emretti. Biz develeri teslîm alınca (kendi aramızda):

— Biz Peygamber’e (bize deve vermeyeceğine dâir) yeminini unutturduk. Biz bundan sonra ebeden felah bulmayız! dedik. Bu düşünce üzerine ben hemen kendisine geldim ve:

— Yâ Rasûlallah! Sen bize deveye yükleyemem (deve veremem) diye yemîn etmiştin. Halbuki şimdi bizleri yükledin (deve verdin), dedim.

Rasûlüllah:

— “Evet, (hakîkaten ben yemîn ettim, sonra da size deve verdim). Fakat ben yemîn edilen şeyin başkasını, yemîn edilen şeyden daha hayırlı görünce, yemînim üzerinde bağlı kalmam, muhakkak o hayırlı olduğuna kanâat ettiğim şeyi yaparım!” buyurdu.