4390 tbn Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Muâz ibn Cebel’i Yemen’e gönderdiği sırada ona hitaben:
— “Sen Kitâb ehli olan bir kavim üzerine vâlî gidiyorsun. Onlara vardığın zaman kendilerini Lâ ilahe illellah ve enne Muhammeden rasü’llah düstûruna şehâdet etmelerine çağır. Eğer onlar bunda sana itaat ederlerse, onlara Allah’ın kendilerine her gece ve gündüzde beş namaz farz kıldığını haber ver. Eğer onlar bunda da sana itaat ederlerse, bu defa da kendilerine, Allah’ın onlara bir sadaka farz kıldığını, bunun onların zenginlerinden alınıp fakirlerine verileceğini haber ver. Eğer onlar bununla da sana itaat ederlerse, seni onların en kıymetli mallarını almaktan sakındırırım. Bir de mazlumun duasından sakın. Çünkü şu muhakkak ki, mazlum ile Allah arasında (duanın kabulüne mâni’ olacak) hiçbir perde yoktur” buyurdu.
Ebû Abdillah el-Buhârî (âdeti üzere lafızların tefsirine girişip) şöyle dedi: “Tavaat lehu nefsuhu” ve “Tâat” ve “Atâat” bir ma’nâya olup “Nefsi ona itaat etti” demektir; bunlar bir lügattir. Kişi kendinden haber verdiği zaman “Tı’tu”, “Tu’tu” ve “Ata’tu” der ki, hepsi de “Ben itaat ettim” demektir.