4319 Amr ibn Dînâr şöyle demiştir: Bana el-Hasen ibn Muhammed haber verdi ki, kendisi Ubeydullah ibnu Ebî Râfi’den şöyle derken işitmiştir: Ben Alî (radıyallahü anh)’den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah beni, ez-Zubeyr’i ve el-Mıkdâd’ı gönderdi de:
— “Gidiniz, Hah bustânına kadar ilerleyiniz. Oraya vardığınızda mahfe içinde, yanında mektûb bulunan yolcu bir kadın vardır. Kadından o mektubu alıp bana getiriniz” buyurdu.
Alî dedi ki: Bizler, atlarımız bizi koşturarak gittik, Sonunda o bustâna vardık. Hakîkaten biz orada mahfe içinde bir kadın bulduk.
Kadına:
— Şu mektubu çıkar, dedik.
Kadın:
— Benim yanımda hiçbir mektûb yoktur! Diye inkâr etti.
Biz kadına:
— Çaresiz ya sen mektubu çıkaracaksın, yahut biz elbiseni soyup bulacağız! Dedik.
Kadın çaresiz mektubu saç örgüsü arasından çıkardı. Akabinde biz mektubu alıp Rasûlüllah’a getirdik. Mektûbda “Hâtıb ibn Ebî Beltaa’dan Mekke müşriklerine” unvanı yazılı olduğu, içinde Rasûlüllah’ın harb hazırlığı yaptığını onlara bildirmekte olduğu görüldü.
Bunun üzerine Rasûlüllah:
— “Yâ Hâtıb, bu ne iştir?” diye sordu. Hâtıb şöyle cevâb verdi:
— Yâ Rasûlallah! Bana karşı acele etme! Ben Kureyş’e yapıştırılıp bağlanmış bir kişi idim. -Bu sözüyle: Ben onlara yeminle bağlanmış bir kimse idim; onların kendilerinden değildim, demektedir.-Senin beraberinde Muhâcirler’den olan kimselerin Mekke’de ailelerini ve mallarını koruyacak birçok hısımları vardır. (Benim ise böyle koruyacak kimsem yoktur.) Neseb cihetinden olan bu boşluğu, Mekkeliler arasında bir el (yani minnettarlar) edinerek doldurmak ve bu suretle hısımlarımı korumak istedim. Ben bu işi dînimden dönme olarak da, İslâm’a girdikten sonra kâfirliğe rızâ olarak da yapmadım!
Hâtıb’ın bu savunması üzerine Rasûlüllah orada bulunanlara:
— “Dikkat edin! Hâtıb size karşı muhakkak doğru söyledi” buyurdu.
(Fakat bir türlü öfkesini yenemeyen) Omer:
— Yâ Rasûlallah, beni bırak da şu münâfıkın boynunu vurayım! Dedi.
Rasûlüllah:
— “Şu muhakkak ki, Hâtıb, Bedir gazvesinde hazır bulundu. Sana ne bildirir? Belki Allah Bedir’de hazır bulunan kimselerin yüksek cehdlerine muttali’ oldu da: Sizler bundan böyle istediğinizi yapın, ben sizler için âhirette mağfiret etmişimdir, buyurdu” dedi.
Bunun üzerine Allah şu sûreyi indirdi: “Ey îmân edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dostlar edinmeyin. Kendilerine sevgi yüzünden onlara (Peygamber’in maksadını) ulaştırırsınız! Halbuki onlar Hak ‘tan size gelene küfretmişlerdir. Peygamberi de, sizi de Rabb’iniz olan Allah’a îmân ediyorsunuz diye çıkarıyorlardı onlar. Eğer siz benim yolumda savaşmak, benim rızâmı aramak için çıkmışsanız (bunu yapmazsınız). Onlara hâlâ mahabbet mi gizliyeceksinizl Halbuki ben sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da çok iyi bilenim. İçinizden kim bunu yaparsa, muhakkak ki yolun tâ ortasından sapmış olur…” (el-Mümtehine: 1).