Bu anlaşma hükmüyle yapılan umre hadîsini Enes, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den zikretmiştir.
4296 el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-altıncı hicret yılı- zu’l-ka’de ayı içinde umre yapmak üzere yola çıktı. Fakat Mekke müşrikleri Peygamber’i Mekke’ye girmeye bırakmalarını kabul etmediler. Nihayet Peygamber Mekkeliler’le gelecek senede üç gün Mekke’de kalmak üzere, Hudeybiye’de bir barış anlaşması yaptı. Müslümanlar barış anlaşmasını yazdıkları zaman “Bu, Muhammed Rasûlüllah’ın üzerinde sulh olduğu anlaşma maddeleri yazısıdır” başlığım yazmışlardı.
Müşrik elçileri:
— Biz senin risâletini ikrar etmiyoruz. Eğer biz senin Allah’ın Rasûlü olduğunu bilir ve tasdik eder olsaydık, seni hiçbirşeyden men’ etmezdik. Lâkin sen Muhammed ibn Abdillah’sın, dediler.
Rasûlüllah, onlara cevaben:
— “Ben Allah’ın Rasûlü ‘yüm ve Muhammed ibn Abdillah’ım!” buyurdu.
Bundan sonra kâtib olan Alî’ye:
— “Rasûlüllah lâfzını sil!” buyurdu. Alî:
— Hayır, vallahi ben Seni (n ”Rasûlüllah” unvanım) ebediyyen silmem! dedi.
Bunun üzerine Rasûlüllah, kitabı aldı. Rasûlüllah kendisi yazı yazmayı güzel yapamıyordu. Akabinde: “Bu, Muhammed ibn Abdillah’ın üzerinde sulh olduğu anlaşma maddeleri yazısıdır” diye yaz (dır)dı:
1. Mekke’ye silâh sokmayacak, yalnız kılıfı içinde kılıç getirecek;
2. Mekkeliler’den bir er kişi Muhammed’e tâbi’ olmak isterse, Mekke’den çıkamayacak. Muhammed’in sahâbîlerinden birisi Mekke’de’ kalmak isterse, bunun da Mekke’de ikaameti men’ edilmeyecektir.
Ertesi sene Rasûlüllah Mekke’ye girip de ta’yîn edilen o üç gün geçince, Mekkeliler Alî’ye geldiler de:
— Anlaşma müddeti geçti. Sahibin Muhammed’e söyle de bizden, yani Mekke’den çıksın! Dediler.
Bunun üzerine Peygamber Mekke’den çıktı. Bu sırada Hamza’nın kızı, Peygamber’e:
— Yâ Ammî, yâ Ammî! Diye çağırarak arkasına takıldı. Alî onu hemen tuttu ve’ Fâtıma aleyhi’s-selâma hitaben:
— Amcanın kızını al, dedi. Fâtıma da onu mahfeye yükledi.
Râvî el-Berâ devamla dedi ki: (Medîne’ye vardıktan sonra) Hamza’nın kızının konukluğu hakkında Alî, Zeyd ibn Harise ve Ca’fer ibn Ebî Tâlib niza’ ettiler. Alî:
— Onu ben aldım ve o benim amcamın kızıdır, dedi. Ca’fer de:
— O benim de amcamın kızıdır; teyzesi de benim nikâhım altındadır, dedi.
Zeyd ibn Harise de:
— O benim kardeşimin kızıdır, dedi.
(Peygamber, Zeyd ile Hamza arasında kardeşlik ahdi yapmıştı.) Netîcede Peygamber o kızın teyzesine âid olduğuna hükmetti de:
— “Teyze (şefkat ve çocuğa iyi gelecek şeylere doğru yol bulma hususunda) ana menzilesindedir” buyurdu.
Sonra Alî’ye:
— “Sen bendensin, ben de sendenim” buyurdu. Ca’fer’e de:
— “Sen de yaradılışım (yani suretim) ve huyum yönünden bana benzedin” buyurdu.
Zeyd ibn Hârise’ye de:
— “Sen bizim kardeşimiz ve dostumuzsun” buyurdu. (Geçen senedle gelen bir rivayette) Alî, Peygamber’e:
— Hamza’nın kızıyle evlenmez misin? dedi. Peygamber:
— “O benim süt kardeşimin kızıdır (bu sebebİe bana haiâl olmaz)” buyurdu.