4256 Sehl ibn Sa’d (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile müşrikler, Peygamber’in gazvelerinden birinde (yani Hayber’de) karşılaştılar da cenk ettiler. (O günün harbi sona erince) müslümân ve Yahûdîler’den olan her topluluk, kendi askerlerinin yerine döndüler. Müslümanların içinde bir adam vardı ki, o, müşriklerden ayrı düşen yahut müşrik ordusuna katılamamış bulunan her münferid Yahudi’nin arkasını bırakmayıp amansız ta’kîb ediyor ve onu kılıcıyla vuruyordu.
— Yâ Rasûlallah! Sahâbîlerin hiçbirisi Fulân kişi derecesinde yeterlilik gösteremedi, denildi.
Rasûlüllah:
— “Şübhesiz o kimse cehennem ehlindendir” buyurdu.
” Sahâbîler:
— Eğer o zât (bu ciddiyeti ve mucâhedesiyle beraber) cehennem ehlinden olduysa, bizim hangimiz cennet ehlindendir? Dediler.
Sahâbîler topluluğundan biri dedi ki:
— Yemîn olsun ben o zâtı muhakkak ta’kîb edeceğim… Çeviklik yaptığında ve yavaş davrandığında onun beraberinde bulundum. Sonunda yaralandı. (Yarasının acısından ötürü) ölümün çabuk gelmesini istedi de kılıcının sapını yere, keskin ucunu da iki memesinin arasına koydu. Sonra kılıcın üzerine yüklendi. Böylece kendini öldürdü.
Bunları ta’kîb edip gören sahâbî Peygamber’e geldi ve:
— Ben Sen’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet ediyorum, dedi.
Peygamber:
— “Bu şehâdeün sebebi nedir?” diye sorunca o, gördüklerini Peygamber’e haber verdi.
Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu:
— “Öyle kişi vardır ki, insanlara görünen işlerde o muhakkak cennet ehlinin amelini işler; Halbuki o ateş ehlindendir. Yine insanlara görünen işlerde ateş ehlinin amelini yapar; Halbuki kendisi cennet ehlindendir” buyurdu.