4087- Bize Alî ibnu Abdillah tahdis etti: Bize Süfyan ibn Uyeyne tahdîs etti: Amr ibn Dinâr şöyle demişti: Ben Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)’tan işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîlerine:
— “Ka’b ibnu’l-Eşref (i öldürmek) için kim hazırdır? Çünkü o, Allah’a ve Rasûlü’ne ezâ etmiştir” buyurdu.
Muhammed ibn Mesleme ayağa kalktı ve:
— Yâ Rasûlallah, onu benim öldürmemi ister misin? dedi. Rasûlüllah:
— “Evet (bunu isterim)” buyurdu. Muhammed ibn Mesleme:
— Öyle ise Ka’b’ı sevindirecek birşey söylememe izin ver! dedi. Rasûlüllah:
— “Ne istersen söyle!” buyurdu.
Bunun üzerine Muhammed ibn Mesleme, Ka’b’a vardı da:
— Şu kişi (yânı Rasûlüllah) bizden sadaka istedi. Ve bize güç vergi teklif edip, bizi yordu. Ben de ödünç birşey almak için sana geldim, dedi. Ka’b da İbn Mesleme’nin dediği gibi söylendi de:
— Muhakkak o, sizin usancınızı daha artıracaktır, sözünü de ekledi.
Muhammed ibn Mesieme:
— Bizler bir kerre O’na uymuş bulunduk. O’nu hemen terketmek istemiyoruz. Onun işi nereye varacak bakacağız; işi sona erinceye kadar bekleyeceğiz. Biz şimdi senden bize bir deve yükü yahut iki deve yükü ödünç vermeni istemekteyiz, dedi.
Ve bize Amr ibnu Dînâr bu hadîsi birkaç kerreler tahdîs etti. Fakat “Veskan ev veskayn” sözlerini zikretmedi. Ben kendisine bu hadîste ‘Veskan ev veskayn” sözlerini söyledim. Bunun üzerine Amr: Zannederim ki bu hadîste “Veskan ev veskayn” sözleri vardır, dedi.
Muhammed ibn Mesleme’nin sözü üzerine Ka’b:
— Evet siz bana rehin verin, dedi. Muhammed ibn Mesleme ve arkadaşları:
— Neyi rehin istersin? diye sordular.
Ka’b:
— Kadınlarınızı bana rehin veriniz, dedi. Onlar:
— Sen Arab’ın en güzeli iken biz kadınlarımızı sana nasıl rehin edebiliriz? dediler.
Ka’b:
— Öyle ise oğullarınızı bana rehin verin, dedi. Onlar:
— Oğullarımızı sana nasıl rehnederiz? Sonra bunların biri hakkında “Bir yahut iki deve yükü hurmaya rehin olundu” diye sövülür. Bu da bize ebedî bir ardır. Lâkin biz sana silâhlarımızı rehin bırakalım, dediler.
Sufyân: “Le’me” sözü ile silâhı kasdediyor, dedi.
Ka’b bunu kabul ederek kendisine gelmesi için Muhammed ibn Mesleme’ye zaman ta’yîn etti. Muhammed ibn Mesleme bir gece Ka’b’a geldi (Kale dışından seslendi). Yanında Ka’b’ın sütkardeşi Ebû Naile vardı. Ka’b bunları kale içine da’vet etti ve misafirleri karşılamak için onların yanına indi. Ka’b’ın karısı, kocasına:
— Bu saatte nereye çıkıyorsun? diye i’tirâz etti. Fakat Ka’b:
— Bu seslenen Muhammed ibn Mesleme ile kardeşim Ebû Naile’dir, diye karşıladı.
Sufyân şöyle dedi: Amr’dan başka râvîler şöyle dedi: Kadın:
— Ben bir ses işitiyorum ki, sanki ondan kan damlıyor (şerr seziliyor)! dedi.
Ka’b:
— O benim kardeşim Muhammed ibn Mesleme ile sütkardeşim Ebû Nâile’dir. Hem şübhesiz kerîm olan insan geceleyin kılıç darbesine çağırılsa bile o çağrıya muhakkak icabet eder, dedi.
Râvî: Muhammed ibn Mesleme beraberinde içeriye iki kişi daha soktu, dedi. Sufyân’a: Amr ibn Dînâr onların isimlerini söyledi mi? diye soruldu. Bâzısının ismini söyledi, dedi. Amr: Beraberinde iki kişi getirdi, dedi. Amr’dan başka râvîler ise: Ebû Abs ibn Cebr, el-Hâris ibnu Evs, Abbâd ibnu Bişr, diye isimledi. Amr dedi ki: İbn Mesleme beraberinde iki kişi getirdi de, onlara:
— Ka’b gelince, ben onun saçını tutup koklarım. Siz benim Ka’b’ın başını sıkıca yakaladığımı gördüğünüz zaman hemen kılıçlarınızı çekip Ka’b’ı vurunuz! diye söyledi
Hadîsin râvîsi Amr ibn Dînâr bir kerre de İbn Mesleme’nin arkadaşlarına:
— Ka’b’ın başını size de koklatırım, dediğini rivayet etmiştir.
Şimdi Ka’b ibnu’l-Eşref güzei giyimli ve silâhlarını kuşanmış olduğu hâlde etrafına hoş koku saçarak misafirlerin yanına indi. Bunun üzerine İbnu Mesleme:
— Ben (ömrümde) bu günkü gibi güzel koku duymadım, diye yaklaştı.
Ka’b:
— Arab’ın en güzel kokulu ve en asîl kadınları benim yanımda yaşıyor, dedi.
Amr dedi ki: Muhammed ibn Mesleme:
— Başını saçını koklamama izin verir misin? dedi. Ka’b:
— Evet (izin veririm), dedi.
İbnu Mesleme kendisi kokladı, sonra arkadaşlarına da koklattı. Sonra:
— Bana bir daha koklamaya izin verir misin? dedi. Ka’b:
— Evet, dedi.
Bu defa İbnu Mesleme, Ka’b ibnu’l-Eşref’in başını sımsıkı yakaladı ve arkadaşlarına:
— Haydi kılıç darbesine tutup onu vurunuz! dedi.
Bu suretle İbnu’l-Eşref’i öldürdüler. Sonra Peygamber’e gelip haber verdiler.