"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 3998

3998 Ebû İshâk şöyle demiştir: Bana Amr ibn Meymûn tahdîs etti ki, kendisi Abdullah ibn Mes’ûd (radıyallahü anh)’dan işitmiştir. O da Sa’d ibn Muâz el-Ensârî’den şöyle tahdîs etmiştir: Sa’d ibn Muâz, Mekkeli Umeyye ibn Halefin samîmî dostu idi. Umeyye ticâret için Şam’a giderken Medine’ye uğradığında, Sa’d ibn Muâz’a misafir olur, Sa’d da Mekke’ye uğradığında Umeyye ibn Halefin konağına iner, ona misafir olurdu. Rasûlüllah Medine’ye hicret edip gelince Sa’d ibn Muâz, umre yapmak için Mekke’ye gitti ve Mekke’de Umeyye’ye inip ona misafir oldu da, ona hitaben:

— Benim için Harem’in tenhâ bir saatini gözetle de ben Ka’be’yi rahatça tavaf edeyim, dedi.

Bu istek üzerine Umeyye, Sa’d’ı, gündüzün yarısına yakın olan kuşluk vaktinde Ka’be’ye çıkardı. Umeyye, Sa’d’la beraber bulunduğu bu sırada onlara Ebû Cehl kavuştu ve:

— Yâ Ebâ Safvân! Beraberinde bulunan bu adam kimdir? Diye sordu.

Oda:

— Bu Sa’d ibn Muâz’dır, dedi.

Bunun üzerine Ebû Cehl, Sa’d’a hitaben:

— Dikkat et, ben seni görüyorum kî, sen Mekke’de emniyet içinde Ka’be’yi tavaf ediyorsun. Halbuki siz (Medîneliler), o dînlerini değiştirenleri (yani Muhammed ile sahâbîlerini) sığındırdınız ve onlara nusrat ve yardım etmekte olduğunuzu söylüyorsunuz. Şunu iyi bil ki vallahi sen eğer Ebû Safvân Umeyye ibn Halefin beraberinde bulunmayaydın salimen ailene dönemezdin, dedi.

Sa’d ibn Muâz da Ebû Cehİ’e karşı sesini yükselterek:

— Dikkat et, vallahi eğer sen beni bu tavaftan men’ edersen, ben de sana karşı bundan daha şiddetlisini yapar, senin Medîne üzerinden geçen ticâret yolunu keser ve seni ondan elbette men ederim, dedi.

Bunun üzerine Umeyye, Sa’d’a hitaben:

— Yâ Sa’d! Bu Mekke vâdîsi ahâlîsinin seyyidi olan Ebu’l-Hakem’e (yani Ebû Cehl’e) karşı sesini yükseltme! dedi.

Sa’d bunun üzerine Umeyye’ye:

— Yâ Umeyye! Sen de (Ebû Cehl’i koruyarak) beni tutma, bırak. Vallahi ben Rasûlüllah’tan işittim ki, kendilerinin seni öldüreceklerini söylüyordu, dedi. Umeyye:

— Onlar beni Mekke’de mi öldürecekler? dedi. Sa’d:

— Bilmiyorum, dedi.

Umeyye bu sözden dolayı şiddetli bir şekilde korktu. Umeyye bu korku ile ailesinin yanına dönünce karısına hitaben:

— Yâ Ümme Safvân! Medîneli dostum Sa’d’ın bana ne dediğini bildin mi? dedi. Karısı:

— O sana ne dedi? diye sordu. Umeyye:

— Sa’d, Muhammed’in sahâbîlerine, kendilerinin beni öldüreceklerini haber verdiğini söyledi. Ben de ona: Mekke’de mi öldürecek? dedim. Sa’d: Bunu bilmiyorum dedi.

Ve Umeyye konuşmasını şöyle sürdürdü:

— Vallahi ben Mekke’den dışarı çıkmam, dedi.

Bir müddet sonra Bedir günü olduğu (yani olacağı) zaman Ebû Cehl, insanların bu sefere çıkmalarım istedi ve:

— Muâviye’nin maiyyetinde gelmekte olan kervanınıza yetişin, dedi.

Umeyye, Mekke’den Bedir’e çıkmak istemedi. Ebû Cehl, Umeyye’ye geldi de:

— Yâ Ebâ Safvân! Sen Mekke vâdîsi halkının seyyidi olduğun hâlde insanlar senin harbden geri kaldığını görünce seninle beraber geri kalırlar, dedi ve Ebû Cehl bu sözleri söylemekte devam ve ısrar etti.

Bunun sonunda Umeyye:

— Sana gelince, sen benim Mekke’den çıkmam hususunda ısrarınla bana galebe ettin. (Bir tehlike hissettiğim zaman binip kaçmak için) vallahi ben Mekke’nin en hızlı koşan devesini bu sefer için muhakkak satın alacağım, dedi.

Sonra Umeyye (deveyi satın almasının ardından) karısına:

— Yâ Ümme Safvân, benim sefer hazırlığımı yap! Dedi. Karısı da ona:

— Yâ Ebâ Safvân! Sen Yesribli kardeşin Sa’d’ın sana vaktiyle söylediği sözü unutmuş hâldesin dedi.

O:

— Hayır (ben o sözü unutmuş değilim, lâkin) ben onların beraberinde ancak yakın bir yere kadar yürümek istiyorum, dedi.

Ebû Safvân Umeyye ibn Halef, Bedir’e doğru yola çıkınca artık konakladığı herbir konak yerinde muhakkak devesini yanında bağlayıp hazır bulundurmaya başladı. Ve yolculuğunu bu suretle devam ettirdi. Nihayet Azîz ve Celîl olan Allah, onu Bedir’de Öldürdü.