Ve Aişe şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hicret edeceğiniz yurt, iki kara taşlık saha arasında hurmalıkları bulunan bir mıntıka, bir şehir olduğu bana gösterildi” buyurdu.
Bunun üzerine müslümânlardan Medine yönüne hicret edenler hicret ettiler. Daha evvel Habeşistan’a hicret etmiş olanların hepsi de bilâhare Medine’ye döndüler. Bu bâbda Ebû Musa’nın ve Esma bintu Umeys’in Peygamber’den rivayet ettikleri hadîsler vardır.
3920-……Bize Ma’mer ibn Râşid, ez-Zuhrî’ den haber verdi: Bize Urve ıbnu’z-Zubeyr tahdîs etti. Ona da Ubeydullah ibn Adiyy ibni’l-Hıyâr şöyle haber vermiştir: Mısver ibn Mahrame ile Abdurrahmân ibnu’l-Esved ibn Abdi Yeğûs, Ubeydullah ibn Adiyy ibni’l-Hıyâr’a hitaben:
— Seni dayın Usmân ibn Affân’la, onun ana bir kardeşi olan el-Velîd ibn Ukbe hakkında konuşmandan ne men’ ediyor? İnsanlar Usmân’ın el-Velîd’e yaptığı işler hakkında çok söz etmişlerdir, dediler.
Ubeydullah ibn Adiyy dedi ki: Ben bu söz üzerine, Usmân namaza çıktığı zaman Usmân’la konuşmak için yolunda dikilip durdum. Tam geçerken ona:
— Benim sana bir hacetim var, bu sana bir nasihattir, dedim. Usmân:
— Ey insan, ben senden Allah’a sığınırım! dedi.
Ben de kendisinden ayrıldım. Namazı kıldığım zaman Mısver ile İbn Adiyy ibn Yeğûs’un yanına gidip oturdum ve onlara Usmân’a söylediğimi ve onun bana dediğini söyledim. Onlar bana:
— Sen üzerinde olan vazifeyi yerine getirmiş oldun, dediler. Ben onların beraberinde oturduğum sırada, birden Usmân’ın elçisi geldi ve bana:
— Allah seni imtihan etmiştir, dedi.
Ben yürüdüm, nihayet Usmân’ın huzuruna girdim. Usmân:
— Biraz önce zikretmiş olduğun o nasihatin nedir? dedi. Râvî dedi ki: Ben şehâdet kelimelerini söyledim, sonra da şunları söyledim:
— Şübhesiz Allah, Muhammed’i peygamber göndermiş ve O’na Kitâb’ı indirmiştir. Sen de Allah’a ve Rasûlü’ne icabet eden kimselerden oldun. Rasûlüllah’la beraber bulunup O’na sâhib oldun, O’nun yolunu ve sîretini gördün. Şimdi insanlar şu el-Velîd ibn Ukbe’nin durumu hakkında (şarâb içmesi ve kötü sîreti sebebiyle) tenkîd sözlerini çoğaltmışlardır. Artık ona dînî cezayı uygulaman senin üzerine bir hakk olmuştur, dedim.
Usmân bana Arab âdeti üzere:
— Ey kardeşim oğlu! Sen Rasûlüllah’a eriştin mi? dedi. Râvî dedi ki: Ben:
— Hayır, O’na akl ederek erişmedim. Velâkin hiç kimseye gizli olmayan O’nun ilmi, perdesi arkasındaki bakire kıza nasıl ulaştıysa, bana da öylece ulaşmıştır, dedim.
Râvî dedi ki: Bu sözün üzerine Usmân şehâdet kelimelerini tekrar etti ve şunları söyledi:
— Şüphesiz Allah, Muhammed’i hakk ile peygamber göndermiş ve O’na Kitâb’ı indirmiştir. Ben de Allah’a ve Rasûlü’ne icabet edenlerden olmuş ve Muhammed’in gönderilmiş olduğu şeylere îmân etmişimdir. Senin de dediğin gibi, ben Habeşistan’a yapılan ilk iki hicrete gidip muhacir olmuşumdur. Rasûlüllah’la beraber bulunup O’na sâhib olmuş ve O’nunla bey’at etmişimdir. Allah’a yemîn ederim ki, ben, Allah O’nu vefat ettirinceye kadar O’na hiç âsî olmamış ve aldatmamışımdır. Sonra Allah, Ebû Bekr’i halîfe yaptı. Yine Allah’a yemîn ederim ki, ben, Ebû Bekr’e de ne isyan, ne de aldatma yaptım. Sonra Omer halîfe seçildi. Yine Allah’a yemîn ederim ki, ben, Ebû Bekr’e de ne isyan, ne de aldatma yaptım. Sonra Omer halîfe seçildi. Yine Allah’a yeminle söylüyorum ki, ben Omer’e de ne isyan, ne de aldatma yaptım. Sonra ben halîfe yapıldım. Şu hâlde benim sizler üzerinde, onların benim üzerimde bulunan tasarruf haklarının benzeri yok mudur? Dedi. Râvî Ubeydullah:
— Evet, vardır, dedi. Usmân:
— Öyleyse (şu Velîd’den dînî cezayı geri bırakmam sebebiyle) sizden bana ulaşan bunca sözler nedir? Şu Velîd ibn Ukbe hakkında zikrettiğin şeye gelince: İnşâallah biz onun hakkında haklı karârı alacağız, dedi.
Ubeydullah dedi ki: Usmân, el-Velîd’e kırk deynek cezası vurdu. Alî’ye ona deynek cezası vurmasını emretti de Alî, Velîd’e deynek vuruyor idi.
Râvî Yûnus ibn Yezîd ve ez-Zuhrî’nin kardeşi oğlu, ez-Zuhrî den: “Benim sizin üzerinizde, benden önceki halîfeler için mevcûd olanın benzeri tasarruf hakkım yok mudur?” şeklinde söylemişlerdir.