3902 Abdullah ibn Mes’ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Ka’be yanında- secde yapıyordu. Etrafında da Kureyş’ten birtakım insanlar oturuyorlardı. Bu sırada Ukbe ibn Ebî Muayt, yeni boğazlanan bir devenin dölyerini getirdi de, onu Peygamber’in sırtının üzerine attı. Peygamber secdeden başını kaldırmadı. Hemen Fâtıma aleyhi’s-selâm geldi ve Peygamber’in sırtından o dölyatağını aldı ve bunu yapana beddua etti. Peygamber (secdeden kalkıp namazı bitirince):
— “Yâ Allah! Kureyş’ten şu zümreyi sana havale ederim: Ebû Cehl, İbn Hişâm, Utbe ibnu Rabîa, Şeybe ibn Rabîa, Umeyye ibn Halef yahut Ubeyy ibn Halef”.
Şübhe eden râvî, Şu’be ibnu’l-Haccâc’dır.
ibn Mes’ûd dedi ki: Ben bunların hepsim Bedir günü öldürülmüşler gördüm, hepsi orada bir kuyuya atıldılar. Yalnız Umeyye ibn Halefin yahut Ubeyy ibn Halefin eklemleri parça parça olmuş bulunduğu için, kuyuya atılmadı.