3860 Kays ibn Ubâd şöyle demiştir: Ben Medine Mescidi içinde oturuyordum. Derken yüzü üzerinde huşu’ eseri bulunan bir adam içeriye girdi. Orada bulunanlar:
— İşte bu, cennet ehlinden bir kimsedir, dediler.
O zât, içlerinde uzatma yapmadan hafifçe iki rek’at namaz kıldı. Sonra dışarıya çıktı. Ben de onun arkasından gittim ve kendisine:
— Sen mescide girdiğin zaman, oradaki insanlar senin hakkında: İşte bu, cennet ehlinden bir kimsedir dediler, dedim.
O zât şöyle dedi:
— Vallâhî hiçbir kimseye bilemeyeceği şeyi söylemesi lâyık olmaz. Bu söz niçin söylendi, ben sana söyleyeceğim: Ben Peygamber zamanında bir ru’yâ gördüm ve bunu Peygamber’e anlattım. Şöyle ki: Ru’yâmda ben kendimi bir bahçe içinde gördüm. -Abdullah ibn Selâm, o bahçenin genişliğini, yeşilliğini zikretti.- Ve o bahçenin ortasında demirden bir direk vardı. Bu direğin alt tarafı yerde, yukarısı gökte idi. Yukarısında da tutunacak bir kulp, bir çember vardı. Bana: Haydi bu direğe çık! denildi. Ben: Muktedir olamam, dedim. Bunun üzerine yanıma bir hizmetçi geldi. Ve arkamdan elbisemi tutup yukarı kaldırdı. Bu suretle ben direğin tâ tepesinde oluncaya kadar yükseldim ve kulpu yakaladım. Bana: Halkayı iyi tut, bırakma! diye tenbîh edildi. Bu sırada ben o halka elimde olarak uyandım. Akabinde ben bu ru’yâmı Peygamber’e naklettim. Peygamber (ta’Bir ederek): “Gördüğün bu bahçe islâm Dini’dir. O direk de İslâm Dîni’nin direği (olan tevhîd)dir. O kulp da çok sağlam olan (îmân kulpu Urve-tu’l-vuska)dır. Sen ölünceye kadar İslâm Dîni üzere yaşayacaksın” buyurdu
(Râvî:) İçeriye gelen bu huşû’lu adam Abdullah ibn Selâm’dı, demiştir.