"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 3745

3745 Bize Usmân -ki o İbnu Mevheb’dir- tahdîs edip şöyle dedi: Mısırlılar’dan bir adam geldi, Beyt’i hacc eyledi, bu sırada oturmakta olan bir topluluk gördü de:

— Bu topluluk kimlerdir? dedi. Oradakilerden biri:

— Bunlar Kureyş’tir, dedi. O zât bu sefer:

— Bunların içinde şeyh kimdir? dedi.

Onlar:

— Abdullah ibn Omer’dir, diye cevâb verdiler.

Bu zât:

— Ey Omer’in oğlu! Ben senden birşey soracağım, onu bana tahdîs et: Uhud günü Usmân (harbe katılmayıp) kaçmıştır, bilir misin? diye sordu.

İbnu Omer:

— Evet, diye cevâb verdi.

Sorucu:

— Usmân’ın Bedir gününde kaybolup harbde hazır bulunmadığını bilir misin? dedi.

İbn Omer:

— Evet biliyorum, dedi.

O kimse:

— Usmân’ın Rıdvan Bey’atı’nda kaybolup Hudeybiye’de hazır bulunmadığını biliyor musun? dedi. İbn Omer:

— Evet biliyorum, diye tasdik etti.

Bu kimse (sorularına aldığı tasdik cevâblarını fikrine uygun bulup tahsîn ederek):

— Allâhu Ekber, dedi.

Bunun üzerine İbn Omer (bu adamın yanlış düşüncelerini düzeltmek üzere):

— Gel, sana hakikati beyân edeyim: Uhud harbi günü Usmân’ın kaçmasına gelince; ben çok iyi bilir, sana da bildiririm ki, Allah Uhud’da bulunmamak kusurunu afv ve bundan doğan günâhını mağfiret etmiştir. Bedir gazasından kaybolması ise, Usmân’ın nikâhında Rasûlüllah’ın kızı Rukayye vardı. Rukayye Bedir seferi sırasında ağır hasta idi. Rasûlüllah Usmân’a: “Ey Usmân! Senin için Bedir’de hazır bulunan bir gâzî sevabı ve bir gâzînîn ganimet payı vardır” buyurup izin vermesi sebebiyledir. Rıdvan Bey’atı’ndan kaybolmasına gelince (Mekke’ye vazîfe ile gönderilmiş olmasındandır). Eğer Mekke vadisinde Usmân’dan ziyâde şeref ve nufüz sahibi bir kimse bulunsaydı, muhakkak Rasûlüllah Usmân’ın yerine onu gönderirdi. Rasûlüllah, Usmân’ı gönderip, o Mekke’ye gittikten sonra Rıdvan Bey’atı yapılmıştı. Usmân’ın bu şerefli bey’attan mahrum olmaması için, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sağ eline işaret ederek: “İşte bu, Usmân’ın elidir” buyurup onunla sol eli üzerine vurdu da “İşte bu Usmân için bey’attır” buyurdu.

Abdullah ibn Omer, Mısırlı sorucuya (bu açıklamaları verdikten sonra):

— Sana verdiğim bu cevâblarla beraber, artık şimdi gidebilirsin, dedi.