3737 Bize Eyyûb es-Sahtıyânî, İbnu Ebî Muleyke’den tahdîs etti ki, el-Mısver ibn Mahrame (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Omer vurulduğu zaman elemlenmeye, endîşelenmeye başladı. Hemen (pek sevdiği) İbn Abbâs yanına gelerek endîşesini gidermek ve teselli etmek maksadıyle:
— Ey Mü’minlerin Emîri! Eğer bu vurulmadan ölüm olursa, vaziyetten o kadar endîşe etme! Yemin olsun, muhakkak sen Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a yâr ve hemdem oldun ve O’na pek güzel dostluk ettin. Sonra Rasûlüllah’tan -O, senden hoşnûd olarak- ayrıldın. Ondan sonra Ebû Bekr’e arkadaş oldun. Ona da pekiyi yoldaş oldun. Sonra Ebû Bekr’den de -o, senden hoşnûd ve razı olarak- ayrıldın. Sonra Peygamber’in ve Ebû Bekr’in bunca arkadaşlarına dost oldun; bunlara da pek güzel dostluk ettin. Eğer sen (bu defa ) sahâbîlerden ayrılırsan, muhakkak onlar senden hoşnûd ve râzı oldukları hâlde ayrılacaksın! Dedi.
Bunun üzerine Omer:
— Rasûlüllah ile sohbet ve O’nun hoşnûdluğu hakkında zikrettiğin o güzel hâtıralar Yüce Allah’ın bana bahşettiği bir minnet ve ihsanıdır. Ebû Bekr’in sohbeti ve onun benden hoşnûdluğu hakkında zikrettiğin hâtıralar da yine hiç şübhesiz zikri ulu olan Allah’ın bir minnet ve ihsanıdır ki, onu bana bahşetmiştir. Senin şu anda bende görmekte olduğun ıztırab ve endîşeme gelince, o senin için ve senin en yakın ve en sâdık dostların içindir. Vallâhî şayet benim şu yer dolusu altınım olaydı azîz ve celîl olan Allah’ın azabından kurtulmak için o azâbı görmeden önce bu altınları (hiç tereddüd etmeden) muhakkak feda ederdim, demiştir.