"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 3718

3718 Saîd ibnu’l-Müseyyeb şöyle dedi: Bana Ebû Mûsâ el- Eş’arî haber verdi ki, kendisi evinde abdest alıp sonra dışarıya çıkmış. (Ebû Mûsâ devamla şöyle dedi:) Evden çıkınca:

— Bu günümde muhakkak Rasûlüllah’tan ayrılmayacağım ve muhakkak O’nun maiyyetinde olacağım diye ahdettim.

Râvî dedi ki: Ebû Mûsâ bu niyetle Mescid’e geldi ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i sordu. Mescidde bulunanlar:

— Peygamber Mescid’den çıktı ve şu tarafa yönelip gitti, dediler.

Ben de Mescid’den çıkıp Peygamber’i sora sora izi üzerinde arkasından gittim. Nihayet Peygamber’i Erîs Kuyusu’na (kuyunun bulunduğu bostana) girmiş buldum. Ben de kapının yanına oturdum. Bu bostanın kapısı hurma dalından yapılmıştı. Nihayet Rasûlüllah hacetini yerine getirip abdest aldı. Ben de kalkıp O’nun yanına vardım. Gördüm ki, Rasûlüllah Erîs Kuyusu’nun ağzındaki bileziğin (yahut kuyu ağzının etrafına örülmüş düz taşların) ortasına oturmuş ve (serinlemek için) iki baldırını açarak kuyuya sarkıtmıştı. Ben Rasûlüllah’a selâm verdim. Sonra geri dönüp kapının yanına oturdum. Ve kendi kendime:

— Artık bugün ben muhakkak Rasûlüllah’ın kapıcısı olacağım,

diye karar verdim.

Bu sırada Ebû Bekr geldi, kapıyı çaldı. Ben:

— Kimdir o? diye sordum.

— Ebû Bekr! dedi.

— Biraz bekle, dedim, Sonra gittim ve:

— Yâ Rasûlallah! Şu bekleyen Ebû Bekr, (yanınıza gelmek için) izin istiyor, dedim.

Rasûlüllah:

— “Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele” buyurdu. Hemen geri döndüm ve Ebû Bekr’e:

— Gir! Hem Rasûlüllah seni cennetle müjdeler, dedim.

Ebû Bekr içeriye girdi ve kuyu bileziğinde Rasûlüllah’ın sağ tarafında O’nun yanına oturdu. Ve Rasûlüllah’ın yaptığı gibi baldırlarını açarak ayaklarını kuyuya sarkıttı. Sonra ben dönüp (kapı yanındaki yerime) oturdum. Ben, (evden çıkarken) kardeşimi abdest alıp arkamdan bana yetişmek üzere bırakmıştım. Kardeşimi kasdederek:

— Allah fulân kuluna hayır kasdederse, şimdi o da buraya gelir, diye hatırladım.

Bu sırada bir insan kapıyı salladı.

— Kimdir o? dedim.

— Omer ibnu’l-Hattâb’dır! diye cevâb verdi.

— Yavaş ol, biraz bekle, dedim.

Sonra Rasûlüllah’a geldim, kendisine selâm verip:

— (Yâ Rasûlallah!) Şu bekleyen Omer ibnu’l-Hattâb’dır, izin istiyor, dedim.

Rasûlüllah:

— “Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele” buyurdu. : Geldim ve Omer’e:

— Gir, Rasûlüllah seni cennetle müjdeledi, dedim.

Omer de girdi ve kuyu ağzındaki bilezikte Rasûlüllah’ın sol tarafına oturdu. O da iki ayağını kuyuya sarkıttı. Sonra ben kapı yanındaki yerime dönüp oturdum. Yine (kardeşimi hatırlayarak):

— Allah fulân kimseye hayır ve saadet dilerse, o da buraya gelir, (bu saadete erişir), dedim.

Yine bir insan geldi, kapıyı hareket ettirdi.

— Kimdir o? dedim.

— Usmân ibnu Affân’dır, dedi.

— Yavaş ol, biraz bekle, dedim.

Ve Rasûlüllah’a gelip haber verdim. Rasûlüllah:

— “Ona izin ver ve kendisine, erişecek belâ ve imtihan üzerine onu cennetle müjdele” buyurdu.

Ben de geldim ve Usmân’a:

— Gir, Rasûlüllah sana erişecek belâ ve musibet üzerine cennetle müjdeledi, dedim.

O da girdi. Fakat kuyu bileziğini dolmuş buldu da Rasûlüllah’ın karşısında başka tarafa oturdu.

Râvî Şerîk ibn Abdillah şöyle dedi: Saîd ibnu’l-Müseyyeb: İkisinin Peygamber’in beraberinde, Usmân’ın da karşılarında oturmuş olmasını ben onların kabirleriyle te’vîl ettim, dedi.