"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 3649

3649 Huzeyfe ibnu’l-Yemân (radıyallahü anh) şöyle diyordu: İnsanlar, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’tan (geleceğe âid) hayır (lı işler)dan sorarlardı. Ben de (tersine İslâm Ümmeti’ne gelecek) şerrden -o şerrin bana erişmesinden korkarak- sorardım. Bu endîşe ile bir kerre:

— Yâ Rasûlallah! Biz vaktiyle bir câhiliyet ve şerr (yani şirk) içinde idik. Sonra Allah bize şu hayrı (Seni göndermek, İslâm temellerini kuvvetlendirmek, şirk ve dalâlet temellerini yıkmak hayrını) getirdi. Bu hayır ve saadetten sonra gelecek bir şerr ve fitne var mıdır? diye sordum.

Rasûlüllah:

— “Evet vardır” buyurdu. Ben:

— O şerr ve fitneden sonra bir hayır ve iyilik var mıdır? dedim. Rasûlüllah:

— “Evet, bir hayır ve iyilik vardır. Fakat onun içinde bâzı şerr ve fesâd dumanı, bulanıklığı bulunacak” buyurdu.

Ben:

— O hayrın dumanı (temizliğini bulandıran kiri) nedir? dedim. Rasûlüllah:

— “O devrin âmirlerinden bir zümre, ümmeti benim hidâyetim (sünnetim) hilâfına idare edecekler. Sen o devrin âmir ve valilerinden bâzılarının hareketlerini ma’ruf bulup tasvîb, bâzılarının hareketlerini de münker bulup reddedeceksin” buyurdu.

Ben:

— (Yâ Rasûlallah!) Bu karışık hayır devrinden sonra, yine bir şerr ve fesâd devri gelecek midir? dedim.

Rasûlüllah:

— “Evet gelecektir. O devirde birtakım dâîler (da’vetçiler) halkı cehennem kapılarına çağıracak. Her kim onların da’vetine icabet ederse, onu cehenneme atacaklar” buyurdu.

Ben:

— Yâ Rasûlallah! Bu da’vetçileri bize vasfet! dedim. Rasûlüllah:

— “Onlar bizim milletimizden insanlardır. Bizim dilimizle konuşurlar (Halbuki gönüllerinde hayırdan eser yoktur)” buyurdu. Ben:

— (Yâ Rasûlallah!) O (uğursuz) devir bana yetişirse nasıl hareket etmemi emredersin? dedim.

Rasûlüllah:

— “İslâm cemâatinden ayrılmaz ve onların devlet başkanlarına itaat eylersin” buyurdu.

Ben:

— Onların cemâatleri yoksa (bozgunculukla parçalanmışlarsa), başlarında devlet reisleri de yoksa? dedim.

Rasûlüllah:

— “O fırkaların hepsinden ayrıl (evine çekil)! Velev ki bu ayrılma, bir ağaç kütüğünü ısırman suretiyle (meşakkatli) olsa bile, artık ölüm erişinceye kadar bu ayrılık üzere bulun” buyurdu .