3445…….Urvetu’bnu’z-Zubeyr şöyle demiştir: Abdullah ibnu’z-Zubeyr, Âişe’ye Peygamber’den ve Ebû Bekr’den sonra insanların en sevgilisi idi. Abdullah da Âişe’ye insanların en itaatlisi idi. Âişe öyle bir cömert idi ki, kendisine gelen Allah rızkından hiçbirşeyi tutmaz, sadaka yapar idi.
İbnu’z-Zubeyr:
— Âişe’nin elleri üzerlerinden tutulmaya (yânı atıyye vermekten men’ olunmaya ve hacr edilmeye) lâyık olur, dedi.
Bunu duyan Âişe:
— Benim ellerim üzerlerinden tutulur mu? Eğer Abdullah ile kelâm edersem üzerime adak olsun! dedi.
Müteakiben Abdullah, Kureyş’ten birtakım adamlarla ve hassaten Rasûlüllah’ın dayıları vâsıtasıyle kendisinden razı olması, darılmaması için Âişe’den şefaat istedi. Âişe bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Peygamber’in dayıları olan Zuhrîler -ki Abdurrahmân ibnu’l-Esved ibn Abdi Yegûs ile el-Mısver ibnu Mahrame de bu Zuhre oğulları’ndandılar- Abdullah ibnu’z-Zubeyr’e:
— Bizler Âişe’nin yanına girmek için izin istediğimiz zaman sen de bizimle beraber izin istemeden kendini pencereden içeriye at! Dediler.
Abdullah onların dediğini yaptı. Âişe onların şefaatini kabul ettiği için Âişe’ye -yeminine keffâret olarak istediği kadarını âzâd etmesi için- on tane köle gönderdi. Âişe onların hepsini âzâd eyledi. Bundan sonra Âişe köleleri âzâd etmeye devam etti. Nihayet kırk sayısına ulaştığında:
— Yemîn ettiğim zaman işleyip de kendisinden kurtulabileceğim belli bir iş, bir sayı ta’yîn etmiş olmamı çok arzu ettim, dedi.