"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 3502

3502 Bana Abdurrahmân ibn Ebî Amre tahdîs etti ki, ona da Ebû Hureyre, Peygamber’den işiterek tahdîs etmiştir.

H ve yine bana Muhammed tahdîs etti: Bize Abdullah ibn Recâ tahdîs etti: Bize Hemmâm ibn Yahya haber verdi ki, İshâk ibn Abdillah şöyle demiştir: Bana Abdurrahmân ibn Ebî Amre haber verdi ki, ona da Ebû Hureyre tahdîs etmiştir: Ebû Hureyre, Rasûlüllah’tan şöyle buyururken işitmiştir: “İsrâîloğulları’nda derisi hastalıklı, kel, kör üç kişi vardı. Allah bunları imtihan etmek istedi de onlara bir melek gönderdi. Melek abraşa geldi:

— En çok neyi seversin? dedi. Abraş:

— Güzel renk, güzel ten. Çünkü insanlar beni çirkin görüyor, benden iğreniyorlar, dedi.”

Rasûlüllah buyurdu ki: “Melek, abraşın vücûdunu sıvadı. Ondan bu çirkinlik gitti de ona güzel bir renk ve güzel bir ten verildi. Bundan sonra melek ona:

— En çok hangi malı seversin? diye sordu. Abraşlıktan kurtulan kişi:

— Deveyi yahut da sığırı, dedi”.

— Râvî İshâk ibn Abdillah ibn Ebî Talha abraşla kelden birisinin deve, bürünün de sığır istediğini kestiremediğinden terdîd ile ikili rivayet etmiştir.-Abraşla kelden biri deve dedi, diğeri de sığır dedi. “Deve isteyene on aylık gebe bir deve verildi. Bunun üzerine melek ona:

— Bu deve mübarek olsun! diye dua etti.

Sonra melek, başı kel kişinin yanına vardı. Ona da:

— En çok neyi seversin? diye sordu. O da:

— Güzel bir saç, şu kellik benden gitsin! Herkes benden iğreniyor, dedi.”

Rasûlüllah buyurdu ki: “Melek onun başını sıvadı da ondan kellik gitti ve ona güzel bir saç verildi. Melek ona:

— En çok hangi malı seversin? diye sordu. Oda:

— Sığırı severim, dedi.

Allah ona gebe bir sığır verdi de, melek ona:

— Bu sığır sana mübarek olsun! diye duâ etti. Melek körün yanına geldi ve ona da:

— En çok neyi seversin? diye sordu.

O da:

— Allah gözümü bana geri versin de, ben de onunla insanları göreyim, dedi”.

Rasûlüllah buyurdu ki: “Melek onun gözünü sıvadı da Allah ona gözünü geri verdi. Melek, köre:

— Hangi malı çok seversin? diye sordu. Oda:

— Koyunu severim, dedi.

Melek de ona kuzulu bir koyun verdi.

Bir müddet sonra deve ve sığır sahiplerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sahibinin de koyunu kuzuladı. Bu suretle deve isteyen kişinin bir vâdî dolusu devesi oldu. Sığır isteyen kimsenin de bir vâdî dolusu sığırı oldu. Koyun isteyen körün de bir vâdî koyunu oldu. Bundan sonra (günün birinde) o melek, bu üç kişi ile ilk görüştüğü suret ve hey’etinde abraş kişiye geldi de şöyle dedi:

— Ben fakir (ve garîb yabancı) bir kişiyim. Yol üzerinde yaşama ve memleketime ulaşma sebebleri kesilmiştir. Artık bu gün benim için muradıma erişebilmek ancak evvelâ Allah’ın inâyetiyledir, sonra senin yardımınladır. Şimdi ben sana güzel bir renk, güzel bir vücûd ve bir çok mal veren Allah rızâsı için, senden bir deve isterim ki, bu seferimde onun üzerinde muradıma ve vatanıma erişebileyim!

Bu istek üzerine eski abraş ona:

— İyi amma hak sahihleri (yani isteyen fakirler) çoktur (her dilenciye bir deve vermek olmaz), dedi.

Melek de ona:

— Öyle sanıyorum ki ben seni tanıyacağım. Sen insanların iğrendiği abraş kimse değil misin? Sen fakir idin de bu malı sana Allah vermişti, dedi.

Bu eski abraş, meleğe:

— Hayır yemin olsun ben bu mala atadan ataya geçerek vâris oldum, dedi.

Melek de ona:

— Eğer sen bu iddianda yalancı isen, Allah seni eski hâline çevirsin! dedi.

Sonra melek, ilk buluştuğu suretinde ve hey’etinde kel adama gitti de, abraşa dediği gibi ona da söyledi. Kel de abraşın reddettiği gibi reddetti. Melek de ona:

— Eğer sen bu iddianda yalancı isen, Allah seni eski hâline çevirsin! diye beddua etti.

Bu defa melek (gözlerini sıvadığı) köre geldi de şunları söyledi:

— Ben fakır ve (vatanından uzak düşmüş) garîb bir kimseyim. Sefer hâlinde iken geçimim ve memleketime dönmem sebebleri benden kesilmiştir. Bu gün benim için muradıma ulaşabilmek ancak evvelâ Allah’ın inâyeti, sonra senin yardımınla olur. Şimdi ben sana gözlerini geri veren Allah rızâsı için senden bir koyun isterim ki, bu yolculuğumda onunla muradıma ve vatanıma erişebileyim, dedi.

O kişi de meleğe:

— Hakîkaten ben kör idim, Allah gözlerimin nurunu bana geri verdi. Fakır idim. Allah beni zengin kıldı. (İşte koyunlarım) dilediğin kadar al. Allah’ayemîn ederim ki, bu gün Allah rızâsı için benden alacağın birşeyin mikdârını hudûdlandırmak ile sana güçlük vermek istemem, dedi.

Melek de ona:

— Malını tamamen muhafaza et! Allah ancak sizin üçünüzü imtihan etti de, Allah senden razı oldu. İki dostun abraşla kel de Allah’ın gazabına uğradılar, dedi”.