“Âd’a gelince: Onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler. Allah onu yedi gece, sekiz gün ardı ardınca üzerlerine musallat etti. Öyle ki (eğer sen de hâzır olsaydın) o kavmin bu müddet içinde nasıl ölüp yıkıldığını görürdün. Sanki onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler. Şimdi onlardan bir kalan görüyor musun?” (el-Hâkkaa: 6-8).
Buhârî şöyle dedi: “Rîhin sarsarin”, “Şiddetli, haddi aşan” demektir. Sufyân ibn Uyeyne dedi ki: Rüzgâr kendisine tevkîl edilmiş olan melekler üzerinden aştı, onlara itaat etmedi, demektir (yahut: Melekler üzerine tecâvüz etti, yânı ölçüsüz, tartısız olarak çıktı, denildi).
“Sahharaha aleyhim”, “Allah o rüzgârı o kavim üzerine yedi gece sekiz gün salıverdi, musallat etti” demektir. “Husûmen” “Daha arkaya” demektir. “Sen o müddet içinde o kavmi sanki içleri bomboş hurma kütükleri gibi yere serilmişler görürdün”. “Sen onlardan bir kalan görüyor musun?”. “Bakiye”, “Bakıyye”, yani “Geri kalan” demektir.
3378 Mucâhid ibn Cebr’den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma’tan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) “Ben sabâ rüzgârı ile nusrat olundum. Âd kavmi de debûr rüzgânyle helak olundu” buyurmuştur.