Çünkü Yüce Allah’ın şu kavli vardır:
“Ey cinn ve ins cemâati, içinizden size âyetlerimi nakleder, bu gününüzün çatacağını inzâr ile haber verir peygamberler gelmedi mi size? Ey Rabb’imiz, nefislerimize karşı (kendi aleyhimizde) şâhidlik ederiz, diyecekler.
Dünyâ hayâtı onları aldattı da gerçek kâfir kimseler olduklarına, kendileri de kendi aleyhlerinde şâhid oldular. Bu (peygamber gönderip haber verdirmesi) memleketleri, halkı gafil bulunurlarken zulûm (leri) yüzünden Rabb’inin helak edici olmadığındandır. Herkesin yaptıkları şeylere göre dereceleri vardır.
Onlar ne yaparlarsa Rabb’in onlardan gafil değildir ‘ (el-En’âm: 130-133)
“Bahsen ” (el-cinn: 13), “Naksan ” demektir.
Mucâhid dedi ki:
“Bir de onunla cinnler arasında bir hısımlık uydurdular” (es-sâffât:158) kavlindeki neseb iddiası, Mekke müşriklerinin “Melekler Allah’ın kızlarıdır. Meleklerin anaları da cinnlerin ulularının kızlarıdır” sözleridir. Allah (bu çirkin iddiayı reddederek, âyetin devamında) “And olsun ki, cinnler dahî onların behemahal (cehenneme) zorla getirileceklerini pekiyi bilmişlerdir” buyurdu. Yani hesaba çekilmek için hazır edilecekler.
“Cundun muhdarûn ” (Yâsîn: 75); yani kendileri hesabın yanında bunlar için hazırlanmış askerlerdir.
3332 Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) haber vermiştir: Ebû Saîd, Abdullah Ebû Sa’saa’ya şöyle demiştir: “Ben seni görüyorum ki, sen koyunu ve Bâdiye’de yaşamayı seviyorsun. Sen her zaman koyununun yanında ve Bâdiye’nde bulunup da namaz vakti ezan okumak istediğinde sesini yükselt! Çünkü müezzin sesinin yetiştiği yere kadar cinn, ins ve (işitme kaabiliyeti olan) hiçbir mahlûk yoktur ki, ezanı duymuş olsun da kıyâmet gününde müezzin için güzel şâhidlikte bulunmasın!”
Akabinde Ebû Saîd: Ben bu hadîsi Rasûlüllah’tan işittim, demiştir.