"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 3294

“Gassâkan ‏ ‏”: Gözü soğuk su akıttı; yara sarı su akıtıyor denilir. Sanki “Gasâk ” ve “Gasak ” bir şeydir.

“Gisliyn ‏ “; Yıkadığın herbir şeyden çıkan şeydir ki, işte o “Gısliyn”dir. Bu kelime “GasI “, yani yıkamak masdarından alınmış “Fi’liyn ” vezninde bir isimdir, yaradan ve deve sırtında meydana gelen yağırdan akan sarı sudur.

Ve İkrime: “Hasabu cehenneme ‏”: Habeşçe’de odun demektir, dedi. Ikrimeden başkaları şöyle dediler:

“Hâsıben ‏ ‏ “: Şiddetli esen rüzgârdır. “el-Hâsıb “; Rüzgârın attığı şeydir (Çünkü “Hasb”, atmaktır);

“Hasabu cehenneme ” bu ma’nâdandır ki, cehennemin içine atılandır.

Onlar (yani cehennem ehli) cehennemin hasabıdır.

Ve “Hasaba fi’l-ardı ” denilir ki, yerin içine gitti demektir.

“Vel-hasabu “: Küçük taşlar demek olan “el-Hasb┑dan türemiş bir lâfızdır. “Sadîd “: Kusmuk ve kan; “Habet ‏ “: Söndü; “Tûrûn ‏ “: Çıkarmak istediğiniz ateş; “Evreytu “: “Evkatdu ” yani ateş tutuşturdum demektir.

“Lil-Mukviyn ‏ “: “Li’l-Musâfiriyn ” yani yolcular için demektir. “el-Kıyyu “: Bitki ve su olmayan çöl demektir. Ve İbn Abbâs şöyle dedi: Sevâu’l-Cahıym” ve “Vasatu’l-Cahıym ” yani yolun düzü ve ortasıdır.

“Le-şevben min hamimin “: Cehennemliklerin yiyecekleri karıştırılır ve çok sıcak olan hamîmle karıştırılır.

“Zefiyr ve şahıyk “: Şiddetli ses ve zayıf ses;

“Virden “: Susuzlar olarak;

“Gayen ‏ “: “Husrânen “.

Ve Mucâhid de şöyle dedi:

“Yuscerûn ‏ ‏ “: Onlar için ateş tutuşturulur;

“Ve nuhâsun ‏ “: Cehennemliklerin başları üzerine dökülecek erimiş bakır; “Zûkû ‏ ‏ ” denilir; başlayın ve tecrübe edin demektir. Bu tatma, ağzın tatması nev’inden değildir (mecazdır).

“Mâricun “: Ateşin hâlisi. Emîr raiyyesini salıverdiği, onlar da birbiri üzerine koştukları zaman “Merace’l- emîru raiyyetehu ” denilir. “Merîc : Mültebis yani birbirine karışmış;

“Merece emru’n-nâsi ” İnsanların işi karıştı;

“Merace’l-bahreyn “: İki denizin karıştığı yer;

“Meracte dâbbeteke “: Sen hayvanım terkettin, demektir.

3294 Ben Ebû Zerr (radıyallahü anh)’den işittim, şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferde idi. (Müezzin Bilâl’e öğle namazını) “Serinlik vakte bırak” buyurdu. (Bir müddet)-sonra yine: “Serinliği bekle.” Tâ tepelerin gölgeleri arkalarına dönünceye kadar buyurdu. Bundan sonra Peygamber: “Namazı serinliğe bırakın. Şübhesiz sıcağın şiddeti cehennemin kaynamasındandır” buyurdu.