3267 Peygamber’in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle tahdîs etmiştir: Âişe, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:
— Sana Uhud gününden daha şiddetli olan bir gün erişti mi? dedi. O da:
—”Yemin olsun ki kavmim Kureyş’ten gelen birçok zorluklarla karşılaştım. Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım zorluk hepsinden şiddetli idi. Şöyle ki: Ben (Kureyş’ten gördüğüm ezâ üzerine Taife gidip) hayâtımın korunmasını Abdu Kulâl’in oğlu İbnu Abdu Yâlîl’e teklif etiğim zaman o benim dileğime cevâb vermemişti. Ben de kederli ve hayretli bir hâlde yüzümün doğrusuna (Mekke’ye) dönmüştüm. Bu hayretim Karnu’s-Seâlib mevkiine kadar devam etti. Burada başımı kaldırıp (semâya) baktığımda beni gölgelendirmekte olan bir bulut gördüm. Buluta (dikkatle) baktığımda bunun içinde Cibril bulunduğunu gördüm. Cibril bana nida etti de:
Allah, kavminin Sen’in hakkında dediklerini ve Seni korumayı reddettiklerini muhakkak işitti. Ve Allah Sana şu Dağlar Meleği’ni gönderdi. Kavmin hakkında ne dilersen ona emredebilirsin, dedi. Bunun üzerine Dağlar Meleği bana nida edip selâm verdi. Sonra:
— Yâ Muhammedi Cibril’in bu söylediği bir hakikattir. Sen ne istersen emrine hazırım. Eğer (Ebû Kubeys ile Kuaykân denilen) şu iki yalçın dağı Mekkeliler üzerine kapaklamamı istersen (onu da emret), dedi.
Buna karşı Peygamber:
— Hayır, ben Allah’ın bu müşriklerinin sulblerinden yalnız Allah ‘a ibâdet eder ve Allah ‘a hiçbirşeyi ortak kılmaz (tevhîdci) bir nesil meydana çıkarmasını arzu ederim, dedi”.