Ve Yüce Allah’ın şu kavilleri Bâbı:
“Allah, yedi göğü ve yerden de onların mislini yaratmış olandır. Emr, bütün bunların arasında durmadan iner. Allah’ın (bunları yaratması, O’nun) hakîkaten herşeye kaadir olduğunu, ilmiyle hakîkaten herşeyi kaplamış bulunduğunu bilmeniz içindir” (et-Talâk:12).
“Ve’s-sakfî’l-merfû” (Tur:5), semâ’dır. “Semkehâ” (Naziat:28), “Binâehâ” demektir, orada hâyevân, yânı canlı vardır.
“el-Hubuku” (Zariyat:7), düzgünlüğü ve güzelliğidir. “Ezinet” (İnşikak:2), işitti ve itaat etti demektir. “Elkat” (İnşikak:4) Attı, içindeki ölüleri dışarı çıkardı ve onlardan boşaldı demektir.
“Tahâhâ” (Şems:6), “Dehâhâ” yani onu yaydı demektir, “es-Sâhire” (Zariat:14), yeryüzü’dür; orada hayevân yani canlı vardır, onların uykuları ve uyanıklıkları yeryüzünde olur.
3231 Ebû Seleme ile kendi kavminden bâzı insanlar arasında bir arazî hakkında çekişme meydana gelmişti. Ebû Seleme, Âişe’nin yanına girip bu çekişmeyi Âişe’ye zikretti. Âişe de ona:
— Yâ Ebâ Seleme! Yer (gasbetmek)den sakın! Çünkü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) “Kim (başkasının toprağına) bir karış mikdârı tecâvüz ederse, o yere kıyâmette yedi kat yerden (isabet eden toprak) bu mütecaviz kişinin boynuna halka gibi geçirilir” buyurdu, demiştir.