Ve Yüce Allah’ın şu kavli:
“Kendilerine kitâb verilenlerden ne Allah’a, ne âhiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Rasûlü’nün haram ettiği şeyleri haram tanımayan, hakk dînini dîn olarak kabul etmeyen kimselerle, zelîl ve hakîr kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar muharebe edin” (et-Tevbe: 29).
Buhârî: “Sâgirûn = Zeliller” demektir. “Meskenet = Miskîn”in masdarıdır. “Eskenu min fulânin (yani: Ondan daha muhtaç)” denilir dedi de, hareket azlığı ma’nâsına olan sükûna gitmedi. Ve Yahûdîler’den, Nasrânîler’den, Mecûsîler’den ve Arab olmayanlardan cizye alınması hakkında gelen rivayet. Sufyân ibn Uyeyne, Abdullah ibn Ebî Necîh’ten söyledi ki, o şöyle demiştir: Ben Mucâhid’e: Şâm ahâlîsinin hâli nedir, onlar üzerinde ferd başına dört dînâr cizye var; Yemen ahâlîsi üzerinde ise bir dînâr cizye var? dedim. Mucâhid: Bu, zenginlik cihetinden böyle yapıldı, dedi.
3192 Ben Amr ibn Dinar’dan işittim, şöyle dedi: Ben Câbir ibn Zeyd ve Amr ibn Evs’in beraberinde oturuyordum. Bu ikisine Becâle, Mus’ab ibnu’z-Zubeyr’in Basra ahâlîsiyle hacc yaptığı yıl olan yetmişinci hicret senesinde, Zemzem merdivenlerinin yanında tahdîs edip şöyle demiştir: Ben el-Ahnef ibn Kays’ın amcası olup Basra Vâlîsi bulunan Cez’ ibn Muâviye’nin kâtibi idim. Bize ölümünden bir sene evvel Omer ibnu’l-Hattâb’ın mektubu geldi. Bu mektûbda: “Mecûsîler’den (kendi âdetleri ve kendi nikâhlarıyle aralarında zevciyet bulunan) her mahrem sahibi (yânı İslâm’a göre nikâh geçmez hısımlık sahibi karı koca) arasını ayırınız!…” diye yazmıştır. (Râvî dedi ki:) Omer başlangıçta Mecûsîler’den cizye almazdı.