3169- Bize Eyyûb es-Sahtiyânî, Ebû Kılâbe’den tahdîs edip şöyle dedi: Ve yine bana el-Kaasım ibnu Âsım el-Küleybî tahdîs etti. Ve ben el-Kaasım’ın Zehdem’den gelen hadîsini, Ebû Kılabe’nın hadîsinden daha iyi muhafaza etmekteyim. Zehdem ibn Mudrıb el-Ezdî şöyle demiştir: Biz Ebû Musa’nın yanında idik. (Ebû Musa’ya yemek ikram ettiler.) Bu arada tavuğun zikri geldi. Ebû Mûsâ’nın yanında Teymullah oğulları’ndan kızıl suratlı bir adam da vardı, sanki o Rum esîrlerindendi. Ebû Mûsâ o kızıl suratlı adamı yemeğe çağırdı. O adam:
— Ben bu hayvanı bir kerre iğrendiğim bir şeyi yerken gördüm de bir daha tavuk eti yemem diye yemîn ettim, dedi.
Ebû Mûsâ ona:
— Beri gel de ben sizlere yemini çözme yolundan bir hadîs söyleyeyim: Ben Eş’arîler’den bir cemâat içinde Peygamber’e geldim. Kendisinden binmek ve yüklerimizi yüklemek için deve istiyorduk. Peygamber: “Vallahi ben sizleri yüklemem, benim yanımda sizleri bindirecek deve yoktur” buyurdu. Sonra Rasûlüllah’a ganimet develeri getirildi. Rasûlüllah bizleri sorup: “O Eş’arîler cemâati nerede?” dedi. Bizler geldik. Bizlere yaşları iki ile dokuz arasında beyaz hörgüçlü beş deve verilmesini emretti. Biz yanından ayrılıp gittiğimiz zaman kendi aramızda: Biz ne yaptık? Onun bize verdikleri bize bereketli olmaz! dedik ve hemen Rasûlüllah’a döndük ve: Biz senden bizleri yüklemen için deve istemiştik. Sen ise bizleri yüklemeyeceğine yemîn etmiştin. Sen bu yemînini unuttun mu? dedik. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sizleri ben yüklemedim, fakat sizleri Allah yükledi ve ben vallahi eğer Allah isterse bir yemîn üzerine yemîn etmem ki, yemîn edilen şeyin başkasını yemîn edilenden hayırlı görürsem muhakkak o hayırlı olanı yaparım. Ben o yemîni keffâretle çözmüştüm” buyurdu.